Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

New York ve Londra’dan sonra şimdi Milano Moda Haftası devam ediyor. Sırada ise Paris Moda Haftası ve sonrasında İstanbul Moda Haftası var. Peki, ama pandemi sonrasında moda dünyasında neler değişti?

Önce büyük moda evlerinden moda haftalarından çekildiklerini açıklayanlar oldu; bunun ardından başta Londra Moda Haftası olmak üzere tamamen dijitale geçtiğini açıklayanlar geldi. Pandemi döneminde İstanbul Moda Haftası da dijital, cinsiyetsiz ve sezonsuz koleksiyonlarla karşımıza çıktı. Evet, moda başkentleri de dâhil, dünyanın her yerinde moda haftaları can çekişiyor. Eskiden moda haftası resmi takvimlerine girmek önemli bir durumken şimdi boşalan yerleri doldurmak için birçok yeni markaya kapı açıldı.

Haberin Devamı

Yerine göre moda

Şimdi ise moda haftaları yeniden başladı, son hızla devam ediyor. 12-16 Şubat’ta gerçekleşen New York Moda Haftası ile başlayalım. Amerikan modası tamamen satılabilirlik ve giyilebilirlik üzerine kuruludur. Calvin Klein, Donna Karan, Ralph Lauren gibi markalara baktığınızda hepsi son derece sade ve giyilebilir koleksiyonlar hazırlıyor. Amerikalı modacılar Amerika’yı yeniden keşfetmiyor, tam tersine nasıl daha çok para kazanabileceklerse onu yapıyorlar. (Bkz. Sürekli alt line’lar çıkararak modayı daha ulaşılabilir hale getiriyorlar.) Bunun için zaman zaman kaliteden ödün verseler bile…

New York Moda Haftası’nda bu sezon Coach, Tory Burch, Gabriela Hearst, Khaite, Michael Kors, Jason Wu ve Proenza Schouler gibi markalar koleksiyonlarını sergiledi. Kapanışı Tom Ford’un yapacağı duyurulmuştu ama Tom Ford, Omicron varyantı nedeniyle defilesini iptal ettiğini son anda açıkladı. Bu arada New York Moda Haftası’nın önemli markalarından The Row, bu sezon Paris Moda Haftası’na transfer oldu. Türkiye’den ise Raisa Vanessa ve Haleia vardı New York Moda Haftası takviminde. Sonra Londra Moda Haftası 17-22 Şubat’ta kadın ve erkek moda haftalarını birleştirerek cinsiyetsiz gerçekleşti. Roksanda, Erdem, Simone Rocha ve Molly Goddard favoriler arasındaydı. İngiltere’de yaşayan Türk moda tasarımcısı Bora Aksu da Londra Moda Haftası’nın önemli katılımcılarındandı.

Haberin Devamı

Yerine göre moda

En farklısı Londra

Londra, moda haftaları içinde kesinlikle en farklı olanı, çünkü İngiltere’de moda için moda yapılıyor. Sanat için sanat gibi. New York, Paris ve Milano’da moda endüstriyel tasarımın bir uzantısı olarak algılanıyor. Oysa Londra’da moda da bir sanat dalı olarak kabul ediliyor. Londra’da büyük modaevleri yok; daha küçük, butik markalar var, çünkü genele hitap etmiyorlar. İngiliz modasında her türlü uçukluk serbest; egzantrik, avantgarde, innovatif, deneysel bir anlayış var. Bunun sonucunda genç tasarımcılar hep Londra’dan çıkıyor. Londra Moda Haftası’nın en önemli özelliklerinden biri de defileleri dijital medyada canlı yayınlamaya başlayan ilk moda haftası olması ve bunu tam 12 yıl önce 2010’da yapması. New York ve Londra Moda haftalarında bu sezon en çok dikkat çeken değişimden biri defilelerde podyuma çıkan modellerin çoğunun siyah olmasıydı. İngiliz Vogue’un Ganalı yayın yönetmeni Edward Enninful da dergisinin son sayısının kapağını tamamen siyah modellere ayırmıştı. Bu da moda dünyasının yine geç kaldığı ama sonunda kabul ettiği tek tipten uzak çok kültürlülük meselesinin etkisi.

Haberin Devamı

Milano’da son durum

Şimdi ise Milano Moda Haftası devam ediyor, yarın son gün. Miuccia Prada bile “İtalyan modası 2. lige düşme riskiyle karşı karşıya” dedi yıllarca. Bunun nedenini de İtalyan modaevlerinin yabancılara satılması ve merkezlerinin Milano’dan başka şehirlere taşınmasına bağladı. Yine de İtalya’da öyle bir tarih ve artizan var ki “İtalyan malı kaliteli olur” algısından kaçınılamaz. İtalyan stiline gelince, kıyafetler giyilebilir olsun ama bir yerine de bir kuş kondurulsun ki bir tasarımcının elinden çıktığı belli olsun istiyorlar. Gucci ve Bottega Veneta, 2 yıl aradan sonra moda haftasına geri döndü; hatta Bottega Veneta, yeni kreatif direktörü Matthieu Blazy’nin ilk koleksiyonunu sergiledi. Dolce&Gabbana, Fendi, Versace ve Prada öne çıkan markalar arasındaydı.

Yerine göre moda

Sırada Paris Moda Haftası var, 1-8 Mart tarihlerinde. Paris hiç şüphesiz en yaratıcı moda başkenti. Londra kadar uçuk da değil, Milano kadar sade de değil. Ama en eski modaevlerinin doğduğu yer. Milano ile Paris’in en büyük ortak yanı tarihleri ve artizanları. En büyük fark ise Fransızların stilinde. Fransızlar kendileri için giyiniyor ama bunu yaparken İngilizler kadar farklı olmak da istemiyor, tabii Amerikalılar kadar sıradan olmak da. Amaç tamamen kendini özel hissetmek. Fransız markaları Amerikalı tasarımcılarla çalışsalar bile kimliklerini asla kaybetmiyor. Amerikalı The Row ve Kopenhaglı tasarımcı Cecilie Bahnsen, Paris’te ilk defa koleksiyonlarını sergileyecek. Daha sonra ise İstanbul Moda Haftası 15-18 Mart’ta gerçekleşecek. Heyecanla bekliyoruz.

Moda haftalarını New York başlattı

İnanması zor, ama her şey New York’ta başladı. İlk moda haftası fikri Amerikalılardan çıktı. 1903’te Ehrich Brothers mağazası, Paris’teki gibi defileler düzenlemeye başladı. O zamanki defileler şimdikilerden farklıydı, daha teatraldi. Amerikalılar eskiden Fransız modasından ilham alıyordu. 1943’te II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar, Fransa’yı işgal edince ve Amerikalılar Paris’e seyahat edemeyince Fransızlardan ümidi kestiler. Kendi kendilerine bir şeyler yapmaları gerekiyordu. Bunun için de Eleanor Lambert ilk moda haftasını “Basın Haftası” adıyla düzenledi. Defileler şehrin farklı yerlerinde yapılıyordu. Ta ki 1994’te Michael Kors defilesindeki kazaya kadar. Tavandaki alçı müziğin sesine dayanamayıp podyumdaki modellerin ve Suzy Menkes, Carrie Donovan gibi moda yazarlarının üstüne düştü. Soho’da başka bir loftta ise jeneratör patladı. Bunun üzerine, “Modayı seviyoruz ama moda için ölmek istemiyoruz” sloganı ortaya atıldı. Sonuçta defileler Bryant Park’ta toplandı. Ta ki 2010’a kadar. Şimdi ise Lincoln Center’da.