Çağlayan Bilgen

Çağlayan Bilgen

caglayan.bilgen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İZMİR’İN eski büyükşehir belediye başkanlarından Burhan Özfatura, aday adaylarını uyarmış ve şöyle demiş:
“Genel başkan ve parti teşkilatlarının kölesi olmayacaklarını da halka hissettirsinler.”
Sevgili başkan, çok güzel söylemiş...
Ama...
Bunu yapabilecek tek bir aday adayı görebiliyor musunuz?
Varsayalım öyle bir başkan aday adayı var.
Peki...
‘Dudak demokrasisi’nin olduğu bir ülkede, genel başkan ya da partinin yetkili organları o ismi aday gösterir mi?
Hiç sanmıyorum.
Zaten partilerin çoğunda genel başkan ne derse o olmuyor mu?
Yani...
Liderlerin dediğinin olduğu ‘Liderokrasi’ hakim değil mi?
Milletvekillerini de aynı şekilde liderler belirlediği için, doğru dürüst kimse grupta konuşabiliyor mu? Genel başkanlarını eleştirebiliyorlar mı?
Eleştiride bulunanın başına nelerin geldiğini bildikleri için pek çok milletvekili ya ‘üç maymun’u oynuyor ya da ‘padişahım sen çok yaşa’ diyor.
Örneğin; geçmişte başta CHP olmak üzere kimi partilerde önseçim yapılırdı.
Şimdilerde ise önseçimin adı bile konuşulmuyor.
Kimbilir belki de Deniz Bey, çok sıkıştığı, sorumluluğu üzerine almak istemediği üç-beş seçim çevresinde başkan adaylarını ya da meclis üyelerini belirlemek için göstermelik de olsa önseçim yaptırabileceği söyleniyor.
Ama...
Genel temayül (eğilim), merkez yoklaması yapılacağı yönünde...
Sahi...
Söz temayülden açılmışken, AKP adaylarını belirlerken temüyül yoklaması yapıyor.
Adayları belirlerken, çeşitli etkenlerin yanı sıra temayül yoklamasının sonuçları da dikkate alınıyor.
Nitekim, daha önce milletvekil adayları belirlenirken de temayül yoklaması yapılmış, örneğin; birinci sırada çıkan 12’nci, listeye dahi giremeyen isimler ise genel merkez tarafından ilk sıraya yazılmıştı.
Gerçi bu tür yoklamalar, örgütü canlı tutmak ve örgüte, ‘Bakın biz sizi adam yerine koyuyoruz, sizin görüşünüzü alıyoruz’ demekten başka bir işe yaramıyor.
Sadece örgütün ‘gazını alıyor’.
Çünkü...
Nasıl camilerde imam bildiğini okuyorsa, siyasi partilerin tepesindekiler de bildiklerini okuyor, üyeler ve delegeler bir kaç vaatle kandırılıyor.
Merkezdeki siyasilerin kandırdığı, yerel siyasetçiler de bu kez vatandaşları kandırıyor, yapamayacakları sözler veriyor.
Sonra da, ‘siyasetçiye güven yok’, ‘Halk siyasetçiye inanmıyor,güvenmiyor’ diyoruz.
Bu durumda nasıl güvenelim ki?
Çünkü... Balık baştan kokuyor.


AKP’nin Sakıp Sabancı’sı başkanlığa talip...
AKP’DE İzmir Büyükşehir Belediye Başkan aday aylığı için resmen başvuru yapan isimlerden birisi olan sanayici Mustafa Altınok, renkli kişiliği ve hoş sohbeti ile dikkat çekiyor.
Konuşma tarzı, mimikleri ve el kol hareketleriyle rahmetli Sakıp Sabancı’yı andıran Altınok, partisinin kendisini büyükşehir adayı yapması halinde, İzmir’de seçimi alacağının da garantisini veriyor. (Daha önce eski milletvekili Süha Tanık da vermişti ama...)
Termodinamik’in de aralarında bulunduğu altı büyük şirketin sahibi olan, trilyonlara hükmeden Mustafa Bey, 30 yıl önce geldiği İzmir’de henüz yatının, katının ve yazlığının olmadığını söylüyor ve “Mavişehir’de kirada oturuyorum” diyor.
Bugüne kadar, kafasına koyup da başaramadığı hiçbir işinin olmadığını iddia eden Altınok, “Sıfırdan buraya geldim. İşaleminde benim kod adım: Dinamodur. Ailemin ya da başka birisinin tek kuruşluk desteği olmadı. Allah ‘yürü ya kulum’ dedi, önüme çıkan birtakım engeller de kendiliğinden temizlendi. Çünkü, ben akıllı bir sanayiciyim. Eğer tabandan ve tavandan gerekli desteği almamış olsaydım, aday adayı olarak ortaya çıkmazdım” şeklinde konuşuyor.
MÜSİAD’ın İzmir’deki kurucularından olan Altınok, krize meydan okuduğunu ve işlerinin çok iyi olduğunu söylüyor.
Başkan adaylarının otel lobileri yerine örgütün, halkın içine girilerek belirlenmesi gerektiğini savunan Altınok, “Ocak ayında yapılacak temayül yoklamasından çıkacağıma adım kadar inanıyorum” diyor.
Mustafa Bey, belediye başkan adayı gösterilip seçilmesi halinde, İzmir’i dünya markası yapacağını sözlerine ekliyor.



CHP İzmir İl Başkanı’ndan uygulamalı öpme dersi
ESKİ Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur, geçtiğimiz bayram günü Bornova’daki Köfteci Hüseyin Akkaya’nın cenazesine gider. Burada, her zaman olduğu gibi büyük küçük demeden herkesi kucaklar ve öper. Öylesine öper ki; önce sarılıp kucaklar ve öptüğü kişinin başını kendi göğsüne yaslar. Adeta bir çocuk gibi başını ve sırtını okşar, sever. Kuşkusuz bu davranış Çakmur’a özgü farklı bir tarzdır. Ancak bundan hoşlanan vardır, haşlanmayan da...
Nitekim Çakmur, cenazede CHP İl Başkanı Kemal Karataş’ı da aynı şekilde öpmek isteyince direnişle karşılaşır. Karataş, “Bakın Yüksel Bey, insanları böyle öpmeyin. Ben size nasıl öpeceğinizi göstereyim” der ve uygulamasını yapar.
Bakalım sevgili Çakmur, belediye başkan adayı olmak istediği partinin il başkanının dediğini yapmaya başladı mı bilmiyorum?
Ama...
Bildiğim, seçimler yaklaştıkça halkı öpmek isteyecek siyasetçilerin sayısının oldukça fazla olacağıdır.
Aman dikkat!