YEREL seçimlere henüz daha 9 ay kalmasına karşın, başta İzmir ve ilçeleri olmak üzere pek çok belediyenin başkanlık koltuğuna oturmak isteyen çok sayıda isim var.
Öyle ki; adaylığa soyunan pek çok kişi, bilgisine, birikimine bakmadan kenti yönetmeye talip oluyor.
Evinde eşine, çocuğuna, işyerinde çalışanlara sözünü geçiremeyen, evinde, işinde başarılı olamayan, geçmişine, kişiliğine bakmayan pek çok isim koca koca kentleri yönetmek için adaylığa soyunuyor.
Kuşkusuz, aday adayı ya da aday olmak çok kolay.
Önemli olan seçilip başkan olmak ve başkan kalmak.
Oysa...
Belediye başkanlığı, öyle dışarıdan göründüğü gibi kolay değil.
Belediye başkanlığı, şirket yönetmeye, devlet dairesinde ya da özel sektörde çalışmaya benzemez.
Belediye başkanlığı, birkaç yüz üyesi olan dernek veya meslek odasının başkanlığına hiç benzemez.
Belediye başkanlığı, bilgi ve birikim ister...
Belediye başkanlığı, özveri, sevgi, paylaşım ve dayanışma ister...
Belediye başkanlığı, halkla ilişkiler, katılım, farklı bakış açısı ve büyük bir vizyon ister...
Belediye başkanlığı, ortak akla uymayı, demokrasiyi içine sindermeyi gerektirir...
Diyelim ki, bütün bu kriterlerin hepsi var ve belediye başkanı oldunuz.
Peki belediyecilik kolay mı?
Yani belediyecilik demek sadece yol, su, kanalizasyon ya da park yapmak değildir.
Ya da belediyeler; rüşvet, talan, yolsuzluk, usulsüzlük, sadaka kültürü yaratma, yandaşları zengin etme ve festival düzenleme şirketleri hiç değildir.
Böyle olmaması gerektiğini söyleyenlerin sayısının da oldukça fazla olduğuna inanıyorum.
Çünkü...
Belediye ve belediyeciliğin, kentin vizyonunu geliştirmek, çağdaş bir yapı oluşturmak ve halka güven vermek, halkın mutluluğu için çalışmak olduğuna inananların ezici bir çoğunlukta olduğunu düşünüyorum.
Zaten halk memnun olursa, yüzü gülerse, yaşanılası bir kent yaratılırsa o koltuklardan kendiniz istemediğiniz sürece kimse sizi indiremez..
Ama...
Bugün gelinen noktada, bazı belediye başkanları sadece üyesi olduğu partinin genel başkanına ve partiye verilen ‘kemikleşmiş oylara’ güveniyor.
Eğer siz hiç iş yapmaz, halkı mutlu ve memnun etmezseniz, sizi o koltuğa getiren halk, götürmesini de çok iyi bilir.
Benden anımsatması.
Aziz Kocaoğlu, hala ekibine güveniyor mu?
DAHA önce bu sütunlarda defalarca, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun ekibinde yer alan bazı isimlerin ‘yetersiz’ olduğunu ve başkanın ‘kuyusunu kazdığını’ yazmıştık.
O zaman, sayın Kocaoğlu, “Ben ekibimin arkasındayım ve hepsine güveniyorum“ demişti.
Oysa...
Kazın ayağının hiç de Sayın Başkan’ın söylediği gibi olmadığı bir kez daha ortaya çıktı.
Hem de başına büyük dert açan ‘arsenikli su olayı’ ile...
Nitekim, hafta başında Kocaoğlu, İzmir’in suyundaki arsenik oranları hakkında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e bilgileri bir İZSU bürokratının verdiği iddiasıyla ilgili soruya bakın nasıl yanıt veriyor:
“Böyle bir arkadaş varsa tebrik ediyorum. Doğru görev yapmış. Söyleyecek bir şeyim yok. Tabii ki her kurumda, her devlette başka devletler, başka kurumlar için çalışan insanlar da var. Onlara tarih boyunca ne dendiğini biliyorsunuz. Bu konuda yorum yapmayacağım.”
CHP’li bir belediye başkanın bürokratı, AKP’li bir belediye başkanına ajanlık, muhbirlik yapıyor.
Peki bu muhbir bürokratın amacı nedir?
Halkı düşündüğü, halk sağlığını koruduğu için mi yapmış?
Hayır.
Eğer öyle olsaydı, bu ihbarı AKP’li bir belediye başkanı yerine, medyaya sızdırabilirdi...
Ama bu ihbarcı bürokratın asıl amacı, AKP’nin belediye başkanlığını kazanması halinde daha iyi bir konuma gelmek, yaptığı bu ihbarın ödülünü almak...
Neyse...
Daha önce de yazdığım gibi ‘kılavuzu karga olanın, burnu temiz kalmaz’mış.
Seçim sathına girilmeye başlandı. Sayın Başkan, başınıza daha büyük işler açmak istemiyorsanız, şu kadronuzunu bir kez daha gözden geçirin.
Aksi takdirde, sonuçlarına böyle katlanmak zorunda kalırsınız.
İzmir’den başbakan çıkar mı?
EGİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Kemal Çolakoğlu, “Artık İzmir’in bir başbakan çıkarma zamanı geldi. Bunun için siyasi güç oluşturulmalı” diyor.
Sevgili Çolakoğlu, çok güzel söylüyor...
Ama...
Evet, aması var...
Bugüne kadar tek tek zeybek oynayan, birlik, beraberlik ve dayanışmanın ne demek olduğunu bilmeyen İzmirlilerin içinden mi başbakan çıkacak?
Çok zor...
Ben daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum ve sevgili Çolakoğlu’na geçen hafta Selçuk Yaşar’ın yaptığı açıklamanın İzmirle ilgili her şeyi açık ve seçik ortaya koyduğunu söylemek istiyorum.
Duayen işadamı Yaşar’ın sözleri şöyle: “İzmirliler birbirinin gözünü çıkarmakla meşgul. Herkes birbirinin rakibi. Yerel yönetim ve işadamlarında da birlik yok. Geçimsizlik var, kıskançlık var. Fotoğraf meydanda.”