İZMİR’DE 2002 ve 2004 seçimlerinde CHP’nin il başkanlığı koltuğunda oturan Alaattin Yüksel, genel merkez tarafından görevden alınmış ve 20 Şubat 2005’te Küba gezisinden dönmüştü.
Muhteşem bir karşılamanın ardından Kültürpark’taki İsmet İnönü Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıda Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, bugüne kadar parti içindeki siyasi çekişmelere pek müdahil olmamaya çalıştığını belirterek şunları söylemişti:
“İzmir’de mit olmuş, efsane olmuş, hepimizde emeği olan Yüksel’in sadece ve sadece başka bir adayı desteklediği ve yalnızca doğruları söyleme hakkını kullandığı için görevden uzaklaştırılmasına karşı çıkıyorum. Ölünceye kadar karşı çıkacağım. Bizi örgüt getirdi, örgüt alacak.”
Sesi titreyen ve oldukça hiddetlenen Kocaoğlu, genel merkeze adeta meydan okumuştu.
Aziz Başkan’ın hiddetlenmiş, celallenmiş halini ilk kez o zaman görmüştüm.
Daha sonra alıştım.
Özellikle Kemal Karataş’ın il başkanlığı sürecinde aynı portreyle sık sık karşılaştım.
Oysa, aynı Kocaoğlu, yaklaşık bir yıldır, oldukça sakin ve sessiz hatta ‘ensesine vurup elinden ekmeği alınacak’ kadar ‘muhlis’ ve ‘mazlum’ bir görüntü ortaya koydu.
Özellikle de, AKP sözcülerinin, seçim öncesi ve sonrasında (Başbakan, bakanlar, belediye başkanları ve il yöneticilerinin sert açıklamalarına karşılık) sürekli olarak sessiz kaldı, mazlumu, mağduru oynadı.
AKP’lilere karşı sessiz kalan Aziz Başkan, ilk kez geçtiğimiz yılın son günlerinde CHP Karşıyaka İlçe Kongresi’nde patladı.
Partisine mensup bazı isimleri, yerden yere vurdu, topa tuttu.
Son olarak da Bornova İlçe Kongresi’nde yağdı, gürledi.
Yine parti içindeki siyasi çekişmelere müdahil olmak istemediğini söyledi. “Mecbur kaldım” diyerek taraf olduğunu ve desteklediği adayın kazanıp, görevden alınması halinde ise belediye başkanlığından ‘istifa’ edeceğini bile açıkladı.
Sonuçta, Kocaoğlu’nun desteklediği aday kazandı.
Genel Merkez, Kocaoğlu’nun bu sözlerinden sonra yeni yönetimi görevden alır mı bilmem?
Zaten ortada Kocaoğlu’nun sözlerinin dışında görevden alınmayı gerektirecek bir durum da yok.
Eğer il kongresi öncesi bir görevden alınma olursa o da 71 üyesi kayıtlı oldukları mahallelerin dışındaki yerlerden delege seçilen Konak’ta olur...
Tüzüğü ihlal edenlere MYK seyirci kalırsa ki; öyle görünüyor...
Bu durumda, CHP’de yıllardır süren naylon üyeliğe ve naylon delegeliğe bundan sonra da kimse engel olamaz.
Neyse...
Biz tekrar dönelim Aziz Başkan’a....
Bornova Kongresi’nden sonra “Kim adam, kim şalgam gösterdik” diyerek ortaya söz atıp soluğu Ankara’da alan Aziz Başkan
artık bu konuda konuşmayacağını söyledi. “Kim şalgam?” diye soranlara ise “Ben kimseyi kastetmedim. Laf öyle denk düştü, kafiye olsun diye söyledim” dediğini duyar gibiyim.
Tıpkı geçmişte İTO Başkanı Ekrem Demirtaş ile yaptığı tartışmalardan sonra söylediği gibi... Zaten, her fırsatta “Hiç bir şeyden çekmedim, İzmir’deki ‘taş’lardan çektiğim kadar” demiyor mu?
Gerçi, Demirtaş ile şu sıralar aralarından su sızmıyor ya...
Kemal Karataş da il başkanı olmadığına göre...
Kocaoğlu’nun ‘hiddetlenmesine ve celallenmesine’ sanırım başka birileri neden oluyor.
Nedense o başkalarının da sesi çıkmıyor.
Görünen o ki; önümüzdeki günlerde CHP’de il kongresi oldukça renkli geçecek...
Ve Deniz Baykal ile Önder Sav’ın üzerinde anlaşacağı bir isim il başkanı yapılacak.
O isim de partiyi genel seçimlere hazırlayacak.
İpekçi’ler ölümsüzdür
BUGÜN Türk basın tarihinin kara günü...
Bugün, Milliyet’in efsane Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi’nin katledilişinin 31’inci yılı...
Türkiye’de basın etiğine en çok dikkat eden, objektif gazeteciliğin mihenk taşı Abdi İpekçi, Milliyet Gazetesi’ndeki yayın politikasıyla Türk Basını’na gazeteciliğin evrensel değerlerini de öğreten isim olarak tarihe geçti.
Milliyet, onun sayesinde ‘Basında Güven’in simgesi oldu.
İpekçi’yi katleden tetikçi Mehmet Ali Ağca, geçtiğimiz günlerde hapisten çıktı.
Adeta kırallar gibi karşılandı.
İpekçi, bir kez daha öldürüldü.
Yaşananların ardından “Türkiye sizinle rezil oluyor” tezi bir kez daha güçlendi.
BU BİR ELEMAN İLANIDIR!
BAŞKENT Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun, askerliğini yeni yapmış olan oğluma iş arıyorum.
Eski DSP Genel Başkanı Zeki Sezer.
Not: Gemicik sahibi olan, yumurta, mısır şirketi olan siyasilerin bilgisine sunulur.
AKP’NİN GENÇLERİ EYLEM YAPARSA...
İZMİR’DE AKP Gençlik Kolları’na üye bir grup genç, Büyükşehir’in ulaşım zammını protesto etti.
“Dostlar alışverişte görsün” türünden yapılan bu haklı eylem geç de olsa, yerindeydi, sonuna kadar destekliyorum bu gençleri...
Ancak, hiç bir protesto eylemi bir süre önce İstanbul’daki öğrenci kolektiflerinin yaptığı “Metroya bedava binme eylemi” kadar etkili olmadı ve geniş halk kitlelerinin desteğini alamadı.
Sahi...
İzmir’deki AKP’li gençler, hükümetin yaptığı zamlara karşı da eylem yapmayı düşünüyor mu acaba?
Örneğin; doğalgaz, elektrik, akaryakıt ve diğer temel gıda ürünlerine yapılan zamlar konusunda da aynı tepkiyi koyabilirler mi?
Hiç sanmıyorum!