Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'de "seçilmişle - atanmış"ın ilişkisi, "İtilmiş'le Kakılmış"ınkine benziyor.
Kimin hangi rolü oynadığını Manisa'dan ekrana yansıyan "itişme"de izlemişsinizdir.
Tugay Komutanı'nın ANAP il başkanını "Haddini bil" diye "ite kalka" kovalaması, bana Ankara'daki Genelkurmay - Mesut Yılmaz tartışmasının "yerel düzeyde" sahnelenmesi gibi geldi:
"Kakılmış"ın "haddini bilmeden" öne çıkmasına "İtilmiş"in abartılı öfkesi ("Geç yerine otur...!"), buna "Kakılmış"ın ihtiyatlı tepkisi ("Asker benim her şeyimdir") ve izleyicilerin sinik sessizliği "asli olay"a bire bir uymaktadır.

* * *

"Münferit bir olay" denilse de tıpkı ulusal güvenlik tartışmasında olduğu gibi burada da derinde başka bir çekişme yatıyor.
Tartışma, protokolde kimin nerede duracağı sorunundan çıkıyor.
En son ilkokulda ant içme töreninde boy sırasına durmuş olan ve "önde gelme sırası" denilen o listede asla önde gelemeyecek olan bizim gibi faniler için önemsiz bir ayrıntı olabilir bu...
Ama iktidar yarışının hırslı koşucuları için çok önemli...
Protokol listesi Tanrı buyruğu değil... Zaman içinde değişiyor.
Nasıl değişiyor?
Aynen Manisa'da Vali Konağı önünde gördüğünüz usulle...
Yani "itişerek..."
Taraflar güç mücadelesiyle protokolde kendilerine yer açıyorlar.
Örneğin Türkiye'de 1960'a kadar Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı'nın arkasından yürürdü. Çünkü Silahlı Kuvvetler'in komutanı, Bakan'a bağlıydı. Ancak bir DP'li bakanın arkasından yürümeyi içine sindiremeyen askerler 27 Mayıs'ta Anayasa'yı değiştirip Genelkurmay Başkanı'nı Başbakan'a bağladılar. Böylece "ihtilalle" komutan protokolde bakanların da önüne, 4. sıraya yükseldi.
Halen de uygulanan bu listede sıralama şöyledir:
En önde cumhurbaşkanı, arkasından Meclis başkanı ve başbakan yürürler. Sonra Genelkurmay başkanı gelir.
Bu mantık şehir sıralamasına şöyle yansır:
Vali, garnizon komutanı ve belediye başkanı...

* * *

Dün protokol uzmanı diplomatlarla görüştüm:
Böyle bir sıralama Avrupa'nın hiçbir yerinde yok.
Batı'da devletin temsilcisi valinin ardından "seçilmişler" geliyor. Orada protokolün ön sıralarında bir apoletli görmek imkansız.
Deneyimli bir diplomat "Protokol listesini, ülkenin özel koşulları belirler" dedi.
Bu anlamda protokol listesi, iktidardaki güç dengesinin aynasıdır.
Kimin nerede duracağını, son tahlilde bu "itişme" belirler.
Rejimin askeri ya da sivil niteliği oraya aynen yansır.
Bir an için Manisa'da "itilmiş"le "kakılmış"ın rolleri tersine olsa neler olabilirdi düşünün; ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

* * *

Acaba son Yılmaz - asker tartışmasında medyanın gösterdiği şaşırtıcı "sivil tepki" uzun dönemde ne sonuç verir?
Yılmaz tezlerinde ısrar eder de etki alanını genişletirse "atanmışlar" rejimde Batı standartlarındaki yerlerine çekilebilir mi?
Bunu hepimizin ortak tavrı belirleyecek.
Partiler ne kadar kötü, liderler ne kadar vasıfsız olursa olsun, "Ben parti marti dinlemem" diyen komutana partilerin de "Türkiye'nin bağrından çıkmış" kuruluşlar ve demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu anlatmak zorundayız.
O yüzden ANAP il başkanının ürkerek gerilerken ağzından kaçırdığı o cümleyi yüksek sesle bütün ülke için tekrarlamak gerekiyor:
"Burası kışla değil!.."