Başındaki şapkası, yüzünde epeydir taşıdığı o yorgun ifadeyi örtmeye yetmiyordu.Nazımla 1958de Pariste Abidin Dino aracılığıyla bir araya gelmişlerdi. O günlerde ünlü Kuvayı Milliye atlarını çalışıyordu.Nazım, "atları" görmek istemişti. Ama Arbaşın atölyesi 3. kattaydı."Gelme, kalbin var, çıkamazsın, ben resimleri getireyim" demişti Arbaş... Ama Nazım direnmiş, çıkıp gelmiş, atları görünce de çok etkilenmişti.Arbaş, bir süre sonra Nazımdan bir mektup aldı."Avniciğim, atlarının sağrıları öyle doluydu ki, dayanamadım, düştüm aşağı" diyordu. Mektuba bir de şiir eklemişti. Paris dönüşü Çekoslovakyada yazdığı mısralar şöyleydi:"Bu atlar Avninin atları/ Kuvayi Milliye atları/ kara yamçı altında ak sağrı dolgun/ titrer burun kanatları, / bu atlar Avninin atları/ Kuvayi Milliye gelecek yine,/ şahin atlar aşarak yeli/ çiğneyecek gavuru da, Anzavuru da./ Kuvayi Milliye gelecek yine/ hem bu sefer ayyıldızlı bayrağı da orak - çekiçli..."H H HYeniden buluştuklarında 1962 sonuydu. Nazım, ömrünün son yılına girmek üzereydi.Görüşmedikleri 5 yıl içinde şairin yorgunluğunun arttığını fark etti Arbaş...Bir restoranda uzun uzun sohbet ettiler.Doktorlar, "kalbin paramparça" demişti Nazıma, o yüzden sigara yasaktı. Ama yaktı bir tane... Bir kadeh de içki ısmarladı."Ah bir döner kebap olsa da yesek" dedi. Bol bol vatan özleminden, Sovyetlerin geleceğinden söz ettiler. Ve Arbaşın anlattığına göre o gecenin bir yarısı Nazımın dudaklarından şu cümle döküldü:"Keşke 15 yılımı oralarda geçirmeseydim".***Röportajda o son buluşmaya dair çok ilginç bir ayrıntı anlatmıştı Arbaş...Eve gittiklerinde "Şu şiiri çıkarır mısın" demişti Nazım...Aradığı şiir, "Avninin Atları" idi.Mektubu bulup getirdi Arbaş...Nazım yüksek sesle okudu şiiri ve bir mısrada gelip durdu:Kuvayi Milliye gelecek yine/ hem bu sefer ayyıldızlı bayrağı da orak - çekiçli...""Şimdi şu orak - çekiçliyi sil" dedi şair..."Ben silemem, al sen yaz" dedi ressam ve kalemi uzattı.Nazım kalemi alıp çizdiği o mısraın yerine şöyle yazdı:Kuvayi Milliye gelecek yine/ hem bu sefer ayyıldızlı bayrağı da ışık içinde..."***O 5 yıl içinde ne olduysa olmuş, Nazım ay - yıldızlı bayrağın yanına "orak - çekiç" yerine "ışık içinde" ifadesini yakıştırmıştı."Niye sizce" diye sordum:"İnançlarından uzaklaşmamıştı tabii... Ama birtakım hakikatleri, yozlaşmaları anlamıştı" dedi Arbaş...Sonra Nazımın yeni basılan şiir kitaplarında o bölümün "..." diye, yani üç nokta ile geçiştirilmesini yadırgadığını söyledi; "Niye düzelttiği gibi yazmıyorlar" diye sordu.Bu düzeltmeye rağmen, Moskovayı bırakıp Parise yerleşmeyi aklından bile geçirmemiş ve yeniden ikinci vatanı Sovyetlere dönmüştü Nazım...Bu son yılbaşından 5 ay sonra da ölmüştü.Son görüşmemizden 2 yıl sonra, önceki gün kaybettiğimiz Arbaşın tarihe emanet ettiği bu ilginç ayrıntıyı sizlerle paylaşmak istedim."Işık içinde" yatsın! can.dundar@e-kolay.net İstanbulda, küçük, şık bir restoranda buluşmuştuk Avni Arbaşla en son... İki yıl önceydi. Nazım Hikmet belgeseli için konuşacaktık.