Yeni Şafak, AK partinin kuruluşunu manidar bir başlıkla duyurdu:
"Balgat veya Bilkent tercihi".
Yazıda partinin Balgat'ta değil, Bilkent'te kurulduğu vurgulanıyordu.
Balgat, Ankara'nın eski gecekondu bölgesi... Ama asıl önemlisi Erbakan'ın evinin bulunduğu semt...
Bilkent ise başkentin en yeni, en modern yüzü... Bir üniversite kampüsü... Bir tüketim vadisi...
* * *
Ama Balgat'tan doğan, adı Bilkent'te konan AK Parti, ne tam Balgatlı, ne de tam Bilkentli...
"Balkent"li demek daha doğru...
İkisinden de öğeler barındırıyor, ama bu öğeler uyumlu bir sentezle bir araya getirilmiş değil, hiçbir estetik kaygı gözetilmeksizin birbiri üzerine gelişigüzel yapıştırılmış, derme çatma bir "kolaj" izlenimi veriyor.
Bir zamanlar cennetin anahtarını vaat eden harekete, cennetin adresini Amerika olarak gösteren bir filmden müzik...
Argoda "meme" anlamına gelen bir cisimden amblem...
Biraz Voltaire biraz Blair... Biraz taşra biraz şehir...
Az Atatürk, az İslam... Bolca bıyık, biraz türban...
* * *
Doğrusu Balgat çizgisi, "yenilikçiler"den daha özgün bir hareketti.
Yaşam tarzı, sorunları algılayışı, çözüm önerileri kendince bir bütünlük içeriyordu. Son dönemde zuhur eden "Boyunda Versace kravat, ayakta Mahmutpaşa terlik" görüntüsüne rağmen, kitlesel karşılığı olan bir iddiası ve kendine özgü bir söylemi vardı.
Oysa burada binbir hassas denge gözetilerek vitrine çıkarılmış ve gerçek içeriğinden koparılmış çapraşık bir simgeler manzumesi var.
Üstelik görüntüdeki bu kargaşa, söyleme de yansıyor. Laiklikten, ekonomiye, Kürt sorunundan globalleşmeye kadar bir dizi zihinsel karışıklık göze çarpıyor.
Bu durum nedensiz değil:
Erbakan, yarısından fazlası köyde yaşayan Türkiye'nin lideriydi. Gözünü kente dikmiş taşranın tepkisini dillendiriyordu.
Erdoğan, yarısından fazlası kente gelmiş Türkiye'nin lider adayı... Şehirde köylü olarak yaşayan taşralının şarkısını söylüyor.
* * *
O yüzden "Ne bir eksik, ne bir fazla, Türkiye biziz" teşhisi
doğru...
Şöyle bir etrafınıza bakın, AK Parti vitrinindeki kültürel - toplumsal kargaşayı, çarpık kentleşmiş köylerimizin her yerinde göreceksiniz:
Hilton'da atlı köy düğünleri, köy düğününde havaya savrulan peçeteler... Etiler gecelerinde yakılan ceketler... Konuşan kapı zilleri, minare şeklinde esans şişeleri... Laila'da bikinili, denizde çarşaflı kadınlar... Cuma namazında çalan cep telefonları, internet cafe duvarında su içen geyik desenli halılar... Yaprağına basılınca "Seni seviyorum" diyen gül kokulu plastik çiçekler ve tanker tamponunda "I love you" yazıları...
Biz buysak, partimizi bulduk demektir.
* * *
Ağır çevre baskısının, sürekli dış zorlamanın, derin devletin, elektronik devrimin, toplumsal hareketliliğin bu kadar yoğun hissedildiği toplumlarda siyasal hareketler kendi başına evrimlerini tamamlayamıyor.
O yüzden sağlıklı sentezler yerine geçici kolajlar öne çıkıyor.
Bilkent'te tümüyle yeni olma iddiasını açıklayan bir parti, isminden amblemine, sloganından söylemine kadar Balgatlı çıkabiliyor.
Yine de hareketteki asıl "yenilik"in "eski gelenekten ilk kopma" olduğu unutulmamalı.
Yine unutulmamalı ki, bir yandan Balgat da değişiyor; Bilkent de...
Bu işler öyle çabuk olmuyor.
Zemindeki sarsıntının durulup taşların doğru yerlerine oturabilmesi için daha çoook yolumuz var.