Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Birkaç gündür Fransa’dayım. Birçok insan Türkiye’de olup biteni anlamlandırmakta güçlük çekiyor.
Kuvvet komutanlarının darbe girişimi şüphesiyle 10 saat sorguya çekilmesi hayretle karşılanıyor.
“Nasıl oldu da en üst düzeydeki komutanlar müdahale kararı alıp uygulayamadılar? Ne oldu da Türkiye bir darbe girişimini yargılayabilecek duruma geldi?” diye soruluyor.
Çok büyük keşif sayılmayacak, basit bir cevap veriyorum:
“Çünkü (bu kez) Amerika istemedi.”
* * *
Ardından kısa bir tarih hatırlatması yapıyorum:
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç 2002’nin mart ayında tarihi bir çıkış yaptı.
“Türkiye milli menfaatini ilgilendiren konularda Batı’dan en küçük bir yardım görmedi. Tersine AB, bizim menfaatimize olan konulara menfi bakıyor” dedi.
1990’lardan beri birikip gelen anlaşmazlıkları, tam üyeliği, Kuzey Irak’ı, Çekiç Güç’ü, özellikle de Kıbrıs’ı kastediyordu.
Aklındaki alternatifi şöyle özetledi:
“Rusya bir yalnızlık içinde... Onunla birlikte, mümkünse İran’ı da içine alacak şekilde Türkiye’nin bir arayış içinde olmasında yarar var.”
Org. Kılınç, “ABD’nin göz ardı edilmemesi gerektiğini” de belirtmişti, ama yine de bu çıkış, “askerin Batı’dan ümidi kesip yüzünü Avrasya’ya döndüğü” şeklinde yorumlandı.
Ve muhtemelen Washington, o noktada Ankara’daki karargâha mim koydu.
* * *
Halen yargılanan darbe girişimlerinin 2003 ve 2004 yıllarına, yani Org. Kılınç’ın konuşmasının hemen ertesine denk düştüğüne dikkat çekelim.
27 Mayıs öncesinde Menderes’in, 12 Mart öncesinde Demirel’in de ABD ile ilişkileri bozulduğu için yüzlerini Moskova’ya çevirdiklerini hatırlatalım.
12 Eylül’ü yapanlara Washington’un “Bizim çocuklar” diye iltifat ettiğini not edelim.
Bu kez tersi oldu:
Daha önce birkaç kez Amerikan çıkarlarını kollamak adına darbe yapmaya teşvik edilen asker, Amerikan çıkarlarına aykırı laflar etmeye başlayınca darbe onayı alamadı.
Bu kez iş tersine döndü:
Darbecilere karşı darbe yapıldı.
* * *
Fazla basit bir yaklaşım gibi görünebilir, ama yaşananların atlanmaması gereken dış boyutu bu...
Kendisine ait olduğu öne sürülen günlüklerle darbe girişimini ele veren emekli Oramiral Özden Örnek’in özel bir sohbette yakınlarına şöyle dediğini duymuştum:
“Biz bu devirde Amerika’nın onayı olmadan darbe yapılamayacağını bilmeyecek kadar cahil miyiz?”
Bu aslında, darbe hazırlamadıklarına dair bir savunma ifadesiydi, ama duyduğumda bana bir itiraf cümlesi gibi gelmişti:
Tüm darbelerin ardında olduğuna inandığımız onay mührünü, en üst düzeyde bir komutan doğruluyordu.
* * *
Şimdi soru şu:
6 yıl önce Org. Kılınç’ın “Batı’ya güvenmeyelim. İran’ı da içine alacak bir arayış içine girelim” yaklaşımını, “Bunlar ‘Bizim çocuklar’ değil” diyerek cezalandıran Washington, şimdi İran’a kucak açan, sürekli Tel Aviv’e çakan Erdoğan yönetimine ne diyecek? Bölgede nasıl bir rol biçecek?
Obama görüşmesi, bu açıdan da tarihi önem taşıyor.