23 Nisan haftası Bilkent İlköğretim Okulu’nda küçük dostlarla buluştuk. Okuldan, aileden, oyundan konuştuk.
O gün herkes koltuğunu çocuklara bırakıyordu ya, ben de köşemi bırakmak istedim. Mikrofonu onlara verdim. Ancak söylediklerini değerlendirmek için Anneler Günü’nü bekledim.
***
Önce bir hesap yaptık çocuklarla:
Çoğu, akşam 9 civarı uyuyormuş. Sabah da 7’de kalkıyorlar. Yani günün 10 saati uykuda geçiyor.
Okul, akşam 4’e kadar... 9 saat de orada geçti; kaldı 5 saat...
5 saatin 1’i ödevle geçiyor, 1’i yemek telaşıyla, 1’i uyku hazırlığıyla, 1’i de TV karşısında...
Kalan "son saatöte kimi arkadaşlarıyla, kimi atariyle oynuyordu.
Dinleyiciler arasında veliler de vardı. Bu hesabı yapınca fark ettik ki, çocuklar bizim hayatımızın tamamını kaplıyor gibi gözükse de aslında biz onların hayatında yokuz.
Yemeğini hazırlıyor, ödevine yardım ediyor, banyosunu yaptırıyor, uyutuyor, giydiriyoruz. Ona iyi eğitim, besleyici yemek, vaktinde uyku, sağlıklı yaşam sununca, arada başını okşayıp öpünce görevimizi yaptık sanıyoruz.
Bunlar o kadar yorucu ki, hepsi bittiğinde onu bir televizyon ya da bilgisayar ekranı karşısına oturtup biraz "kafa dinlemek" istiyoruz.
Çünkü işimiz var; çok işimiz var.
***
Sonra şikâyetlerini anlattı çocuklar...
Ana babaları işten eve geç ve yorgun geliyordu. Gelince ya televizyon ya telefonla meşgul oluyordu.
Ben de kışkırttım biraz... "Eğitin onları" dedim:
"Siz, hayatın kaynağına onlardan daha yakınsınız. Çünkü oradan yeni geldiniz. Oysa onlar sevginin tadını unutacak kadar büyüdüler. Yardımcı olun onlara... Sevgiyi hatırlatın.
"‘İşlerinin çok olduğunu’ söyleyeceklerdir. Aldırmayın. TV kumandasını, cep telefonlarını alıp saklayın usulca... Sizi dünyaya getirmekle işlerinin bitmediğini, tersine başladığını hatırlatın.
"Akşamüstü işyerini basın, önündeki kâğıda ‘Ben her işinden daha önemliyim’ yazın. Elinden tutup sokağa çıkartın.
"Sirke, sinemaya, yemeğe götürün onları... arkadaşlarınızla, kahramanlarınızla tanıştırın. Derslerinizi, dertlerinizi anlatın.
"Mutluluğu bilmiyorlar, bilseler de hemen yanı başındayken görmüyorlar. Yaşlanınca da pişman olup ‘Ah keşke zamanında...’ diye başlıyorlar. İyisi mi vakit varken tanıştırın mutlulukla...
"Sevgiyi öğretin onlara... en baştan..."
***
Ana babalarıyla neler yapabileceklerini de düşündük çocuklarla:
Birlikte resim yaptıklarını düşlediler... resimli günlük tuttuklarını...
Birbirlerinin fotoğrafını çekip ortak bir albüme koyduklarını...
Pamuğa limon çekirdeği ekip her gün büyümesini izlediklerini...
Hayalleri tokuşturup ortaklaşa masal yazdıklarını...
Birlikte şarkılar söyleyip teybe kaydettiklerini...
Ortak figürler yaratıp dans ettiklerini...
Ne çok şey vardı yapacak; evdeki malzemeden mutluluk damıtmak için hayata...
***
Harika bir gün geçirdik.
Sonradan öğrendim ki, ertesi gün birkaç veli cep telefonunu kaybetmiş.
Birkaçıyla da hafta sonu sirkte karşılaştık, uzaktan selamlaştık.
Tanıştık sevgiyle...
Bütün annelere Can’dan sevgilerle!..