Ada Çokları gibi ben de bunu Gonzalez İnarritu'nun "21 Gram" filminden öğrendim.O filmde Meksikalı yönetmen, ölümün eşiğindeki biriyle onun hamile eşinin ilişkisini anlatıyordu. Başka hayatlarla kesişen bu ilişki üzerinden umudu ve yaşama tutkusunu işliyordu.* * *Filmi izledikten bir süre sonra Turan Yavuz'la röportaja gittim.Hastaydı. 3 ayda 17 kilo vermişti. O da bana gramlardan söz etti."Gazetecilikte hayatı gram gram değil, kilo kilo harcıyoruz" dedi.Hoyratça harcarken bunu hiç düşünmemişti. Meslek hayatının önemli bölümünü Amerika'da geçirmiş, oradaki iş saatleriyle buradakiler çakışmadığından geceler boyu uykusuz kalmış, günde 2 paket sigara içerek kendini zehirlemişti.O uykusuz geceler, göz nuru döktüğü haberler, yazdığı kitaplar, yaptığı belgeseller ödüller getirse de hayatından bir şeyler de götürmüştü aynı zamanda...En iftihar ettiği işlerde pahalı bedeller ödemiş, gün olmuş yalnızlığa terk edilmiş, dost bildiklerinden umulmadık darbeler yemişti.Bıkkındı biraz; yorgundu.50 yaşına geldiğinde, biraz da bu darbelerin etkisiyle o güne kadar pek ilgilenemediği bir şeyle, kendisiyle, ailesiyle ilgilenebilmişti.Bir çocuğu olmasını istiyordu.Oldu da...Pelin Su doğdu.Ve Turan abi, onun için hayata tutundu; yeniden gram gram yaşamaya başladı.* * *Lakin evlat haberinin hemen ardından geldi kanser haberi...Geçen yaz, sağ bacağında bir sancıyla uyanmış, aldırmamıştı.Sancılar çoğalınca doktora gitti. Omuriliğinde bir kitle olduğunu öğrendi. Kanser akciğerde başlamış, kemiğe sıçramıştı.Şimdi hayatında yeni doğmuş bir bebek ve yeni keşfedilmiş bir illet vardı.İlkini yetiştirmek için ikinciyi alt etmek zorundaydı.Tedaviye başladı. Akciğerdeki leke küçültüldü. Yeniden çalışmalarına döndü. Bir film senaryosu yazdı. Gazeteciliği ve kanseri anlatan bir kitap üzerinde çalışmaya başladı.Kanserle karşılaşınca Türkiye'de sağlık sektörünün halini de görmüş, basının halkın sorunlarından koptuğunun farkına varmıştı.Bunları yazmak istiyordu.Bu süreçte henüz 1 yaşını doldurmayan Pelin Su, Turan ağabeyin en yaşam kaynağı oldu.Görüştüğümüzde, "İyi ki o var hayatımda" diyordu:"Onun boncuk gözleriyle bir gülümsemesi, bin ilaçtan daha yararlı. Kalan hayatım ona ait... ne kaldıysa artık..."* * *Dün ölüm haberini alınca, hayatı yeniden gram gram yaşamaya başlamış vücudunun 21 gram hafiflemiş olduğunu düşündüm önce...O 21 grama, ne çok zenginlik sığdırdığını düşündüm.Sadece iyi bir gazeteciyi değil, aynı zamanda bu meslek içindeki insani ilişkileri de yitirdiğimizi düşündüm.Ve bazılarımızın 21 gram eksikle nasıl yaşayabildiğini düşündüm. * * *Mısır hasadında bir sonraki ürünün daha verimli olması için tarlayı yakarlarmış.İnarritu, "21 Gram"ın sonunda 2 günlük bebeklerinin ölümü nedeniyle karısı Maria'ya bir ithaf yapar ve der ki:"Kayıp ateşlendiğinde bir sonraki hasat daha yeşil olacaktır."Tek umudumuz bu Turan abi...!Sen üstüne düşeni layıkıyla yaptın. Rahat uyu! can.dundar@e-kolay.net Ölümden sonra insan vücudu 21 gram hafiflermiş. Bunun "ruhun ağırlığı" olduğu söyleniyor.