Konya’ya gidenler görmüştür: Mevlânâ müzesinde, eskiden Mevlevi tarikatına derviş yetiştiren bir tekke vardır.
"Can" denilen Mevlevi adayları, dergaha geldiğinde 1001 günlük "çile dönemi" başlar.
Bu, "dervişin kendini yetiştirme dönemi"dir.
1001 gün boyunca derviş, tarikat nizamını öğrenirken, bir yandan da 18 tür hizmet görür:
Ayak işlerinden kandil yakılmasına, çevre temizliğinden şerbet dağıtılmasına, hela yıkanmasından yatak toplanmasına kadar her iş "çilekeş derviş"e verilir.
Çilesi dolana kadar az yiyip içer, bir bastona dayanıp ayakta uyur.
1001 günün sonunda, bu hizmetleri hakkıyla yaptı ise törenle tekkeye kabul edilir.
Yapamadıysa, dergahın girişinde bıraktığı ayakkabısı kapıya çevrilir. Bu, "Beceremedin git" demektir.
Arkasından Mevlânâ’nın şu sözü fısıldanır:
"Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol..."
***
Kemal Derviş için kabine, bir süredir asri bir çilehaneyi andırıyor. Orada hem hizmet görüyor, hem siyaset tarikatının kurallarını öğreniyor.
Tarikat, ayrılan müritlerle çatırdayıp, kendisinin gözünün de başka tekkede olduğu anlaşılınca çelebilerin gazabına uğradı gerçi... "Göründüğü gibi olmadığı", "hizmeti artık fayda sağlamadığı" için pabucu kapıya çevrildi.
Ama öyle iyi iş görüyordu ki el aldığı Pir, çilesini yarıda kesmesine izin vermedi.
"Çilekeşim giderse ben de dergâhı kapatırım" dedi.
Pabuçlar düzeltildi.
***
Peki siyaset tekkesinin en güçlü "çile çiçeği" şimdi ne yapacak?
Kendi niyeti, "Kim olursan ol yine gel" çağrısı yapan dergaha mürit yazılmak...
Mevlânâ nasıl Şems’ine kavuştuysa, Derviş de Özkan’ın (Cem’in tâbiriyle "asıl büyük başkan"ın) yeni tarikatına katılmak istiyor.
İyi de şu anda çile çektiği tekkenin işleri ne olacak?
Malum; Mevlânâ, Şems’le halvet olduktan sonra işleri, müritleri, medreseyi boşlamıştı.
Dedeler ona Şems’in "Ne idüğü belirsiz biri" olduğunu söylese de o, Şems’i için gazeller yazmayı sürdürmüştü.
Şu satırlar ihtimal ki onadır:
"Türksün ve güzelsin -
gülüşün neşe bana/
Hayran yaşarım
darmadağın saçına/
Aldın da azat belgeni
benden/
Tuttun ‘Kuldur’ diye yazdın
beni, bak, mazbatana"
(Türkçesi: Talat Sait Halman)
h h h
Görünen o ki, kendi dergâhında 1001 günlük çilesi dolmamış Derviş’i, yeni çilehanesinde de yine çileler bekliyor.
750 yıl sonraki Mevlânâ - Şems buluşmasında bundan sonra olabilecekleri Mesnevi’den okuyalım:
"Küstahlar edepten çıktılar/
Küfür ve kıskançlık
tohumu attılar".
Ve sonunda onu Şems’ten ayırdılar.
Düne kadar ömür boyu beraberlik sözü veren Mevlânâ, kaybolan Şems’i özvarlığında buldu; gazellerde kendi adını bile "Şems" koyar oldu. Ve dedi ki;
"Bir yerde konaklayıp da
yola koyulmak ne güzel/
Hiç donmadan, bulanmadan böyle durulmak ne güzel/
Dün geçmiş ola; onunla gitti
gider dünkü sözün;
Her yepyeni gün için bir
taze söz bulmak ne güzel".