Ada Nâzım'ları da piyanonun içine tıkıştırmışlar.Jandarma evi basıp arama yaparken piyanonun akort kapağını açmaya yeltendiğinde Ahmet Say bağırmış:"Aman oğlum dikkat et, elektrik çarpar!"Nâzım'ları yakalatmaktan böylece kurtulmuşlar. Jandarma giderken Fazıl'a dönmüş;"Hadi bi Mastika çal bakalım" demiş. (O zaman da var mıydı Mastika?) "Piyanonun tellerine kitap koyarak çok daha 'değişik tınılar' elde edilebileceğini bilinçsizce o gün, o saat öğrendim" diyor Fazıl...* * *Siyasetin müzikle raksı üzerine bir çalışma yapılsa ne ilginç sonuçlar çıkar kim bilir...Fazıl Say'a Mastika çaldıran asker, tutukevlerinde Mehter Marşı eşliğinde işkence yapıyordu.Aynı dönemde hapse atılan Bülent Ecevit ise Ulucanlar'daki koğuşunda dışarıdan gelen sesleri duymamak için TRT-3'ten barok müzik dinliyor, böylece "kendine musikiden bir ses duvarı örüyordu.""Klasikçiler" o zaman mı tarihe karışmıştı, yoksa daha önce, 1950'de, İsmet Paşa'nın müdavimi olduğu Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası salonundaki kulaklığı söküldüğü zaman mı?Yeni Başbakan'ın operacı sevgilisi vardı, ama radyoda sevgilisinin konserini dinlerken bile bu sese dayanamıyor, kapattırıyordu.* * *Anadolu'ya giden orkestralar için yıllarca anlatılan "Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi" fıkrası sonuç vermiş, "zulüm" bitmişti.Genç kuşak siyasetçiler, piyano kapağını açarlarsa elektrik çarpacağı zannıyla yetiştiler.Devlet Bahçeli 70'lerin ortalarında Adana'dan Ankara'ya direksiyon sallarken "Susadım çeşmeye varmaz olaydım/ elinden bir tas su içmez olaydım" diyen Ferdi Tayfur'u dinliyordu.80'lerde Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nde araba süren Turgut Özal'a "kaset takan" Semra Hanım, Fatih Ürek seviyordu.90'larda Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde benzin istasyonu işletme izni alan Adnan Şenses beline taktığı ceketiyle "Beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısı söylüyordu.Başbakanken bir kez bile klasik müzik konserine gitmeyen Demirel, Cumhurbaşkanı olduktan sonra bir senfoni orkestrası konserinde "İşte çağdaş Türkiye" dediğinde, kimse çağdaşlıktan bunu anlamıyordu artık...* * *Şimdi Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni müfredatına göre öğrencilere müzik dersinde ilahiler dinletilecek, Mehter Marşı öğretilecekmiş. Fıkra sırası bizde; dersten dönen çocuklarımıza "Mamak, Mamak olalı öyle zulüm görmedi" diye anlatacağız artık...Fazıl, bir önceki yazısında "7 yaşındaki kızımın bu tür bir müzik dersine girmesini istemiyorum. Yanlış buluyorum" diyordu.İlahi de bizim; mehter de...Ferdi Tayfur da, Fatih Ürek de...Ama, evrensel müziği öğretirken bu toprağın seslerini görmezden gelen eğitim anlayışı kadar, yerel renkleri öğretirken evrensel kültüre sırtını dönen anlayış da yanlıştır."Mastikacılar"ın "barokçular"ı esir alıp Mehter'le işkence yapmasıyla başlayan bir sürecin geldiği nokta bu... Darbe döneminde basılan evlerdeki "Ellerinizi kaldırın" emri, sivil dönemde "Hadi elleri göreyim" ısrarıyla devam ediyor.Teslim almanın yeni şekli bu...Üstelik öyle bir gürültü var ki kendine "musikiden bir ses duvarı" örmek de mümkün değil artık... can.dundar@e-kolay.net Fazıl Say, 12 Eylül'ü yazdı cumartesi Radikal'de... O sabah pek çoğumuzun yaptığı gibi Say'lar da "sakıncalı kitaplar"ı bir yerlere saklamışlar.