Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


‘Aziz dostlarımız Rahşan ve Bülent, Bülent’in geçirdiği, çok şükür, hafif rahatsızlık herkes gibi bizi de endişelendirdi ve üzdü.
Çabuk derlenip toparlanması teselli etti. Bunlar yaşamı sürdürmenin kaçınılmaz bedeli. Rahmetli kayınvalidem ‘İnsanlar yaşadıkça, bir yerleri mutlaka ağrır’ derdi.
Temennimiz, aynı yaşlara gelmiş sizlerin, bizlerin bu bedeli mümkün olduğu kadar az sıkıntılı ödememiz.
Geçmişler olsun.
Sevgiyle gözlerinizden öperek,
Özden Toker, Metin Toker"
***
Bu mektubu Metin Toker, 6 Mayıs günü Bülent - Rahşan Ecevit çiftine yollamıştı.
Başbakan, yeni taburcu olmuştu.
Bu mektubu yanıtladı mı bilmiyorum, ancak dün meslektaşı Metin Toker’in cenazesi başında üzgün görünüyordu.
Yaşamı sürdürmenin bedelini sıkıntısız atlatmasını dileyen "aynı yaşlara gelmiş" bir meslektaşı, o bedeli canıyla ödemişti.
Ve tabutu başında konuşan Bülent Ecevit politikacılığını biraz da ona borçluydu.
***
Metin Toker’den dinlediğime göre, 1957 seçimleri öncesi Akis’in iktidarla başı dertte olduğundan CHP’liler kendisine dokunulmazlık zırhı sağlar diye Ankara’dan milletvekilliği önermişler, ancak Toker, "İstemiyorum, ben riski ne olursa olsun gazeteci kalacağım" demişti.
Bunu duyan Bülent Ecevit, Akis’e gelmiş, "Amerika’dan yeni döndüm. CHP’den aday olmak istiyorum, ama listeler dolu, senin yerin varmış, istemiyormuşsun. Lütfen İsmet Paşa’ya kendi yerine beni tavsiye et" demişti.
"Senden iyisini mi bulacaklar" diye yanıtlamıştı Toker...

Ayten Sokak’ta, Erdal inönü’nün evinde, salonun arkasındaki kütüphanede, İsmet Paşa ile buluşmuş, Kasım Gülek’in yanında Bülent Ecevit’in talebini iletmişti.
Toker’in aktardığına göre Paşa başta bu ismi hatırlayamamış, "Fahri Bey’in oğlu... Ulus’tan" diye tanıtılınca "Tamam o zaman" demişti.
Seçimleri Ankara’da CHP kazanmış ve Ecevit’in siyasi hayatı böyle başlamıştı.
***
Yarım asır önce siyasette kendi yerini Ecevit’e açan eski dost, yarım asır sonra ona daha sıkıntısız bir hayat diledikten sonra ondan önce veda etmişti hayata...
Pembe Köşk’te karşılaştığım doktorlarından biri, "iyi direndi" dedi. Oldukça ilerlemiş hastalığına rağmen, anılarını bitirme gayreti, bir süre daha ayakta tutmuştu onu.

Ecevit de, doktorlarının tavsiyesine uyup yataktan çıkmadığı dönemde konuşamaz haldeyken, tavsiyelere boş verip politikayla yeniden buluşunca şaşırtıcı bir şekilde dirilmemiş miydi?
İster hırs deyin buna, ister meslek aşkı, tıbbın tanımadığı bu ilaçta muhteşem bir yaşam iksiri var.
Metin Ağabey’de biz bu tutkuyu görmüş ve şapka çıkarmıştık.
Yukarıdaki mektubu da hem Toker’in nezaketini göstermek için, hem de bugün Ecevit’in ömrü üzerinden siyasi hesap yapanları uyarmak için yayınladım:
Kimin kimi uğurlayacağı hiç belli olmuyor şu hayatta...