Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Enis Öksüz, istifasına iki saat kala konuştuğu Sabah'tan Nuriye Akman'a "Güreş yapsak Derviş'i yenerim, o da beni teniste yener" demiş.
Durumu tanımlamak için daha iyi örnek seçemezdi.
Tıpkı Türkiye gibi kabinenin de 2 ayağı var:
Güreşçiler ve tenisçiler...
"Gelenekçiler ve yenilikçiler" diye de tercüme edilebilir.
İşin özü şu:
Popülist siyasetin dar koridorlarında alışılagelmiş ayakoyunlarıyla politika yapmaya alışmış olanlar yeni çağın, ekonomiyle, dünyayla, sivil toplumla el ele yürüyen interaktif siyaset anlayışı karşısında bocalıyorlar.
Atadan kalma yağlarla sıvazlanıp, manda derisi kispetler içinde "Ya Allah" çayırlara koşarak rakibini el enseyle kündeye getirmeye çabalayan pehlivanların devri kapanıyor.
Yeni hayat, taşranın yeşil çayırlarından kentin suni kortlarına çekiyor siyasileri... Burada zemin sert, kurallar farklı, terminoloji yabancı... Yakın temas yok, taraflar mesafeli... Kas gücünden çok zeka, kondisyon ve teknik üstünlük önemli. Arkaya dolaşıp iki puan almak ya da rakibi ketenpere sarmasına takıp üzerinde soluklanmak mümkün değil artık. Her dakika tetikte olmak, raketi gelen topun şiddetine göre ayarlayıp, her seferinde ona göre karşılık vermek gerekiyor.
Günümüz siyasetinin minderden, korta taşındığını farketmeyen pehlivanlar, başta "yeşil şortlu" rakiplerine çelme takıp maç kazanmaya çalıştılar. Teniste çelme olmadığını, ancak hakem tarafından diskalifiye edilince anladılar. Sonunda "Derviş mindere gelmeyip Öksüz'ü korta çekti ve orada topa tuttu".

* * *
Maç, tam da "ara rejim", "teknokratlar hükümeti" tartışmasının üzerine geldi.
Sahi "Teknokratlar hükümeti demokrasiye ihanettir" diyenler, Türkiye'yi uzun süredir zaten teknokratların yönettiğini görmüyorlar mı?
Bizzat Kemal Derviş, partiler üstü, siyaset üstü bir konumda ekonominin tek hakimi değil mi? önce Yalova'nın, ardından Öksüz'ün ekarte edilmesi bu anlamda "teknokrasinin zaferi" sayılmaz mı?
Ekonominin iplerini yerli yabancı teknokratlar tutmuyor mu? IMF, Dünya Bankası, Bankacılık Denetleme Kurulu, Hazine, Merkez Bankası, Özelleştirme İdaresi yöneticileri iktidarda herhangi bir bakandan daha fazla ağırlık taşımıyorlar mı?
Siyasete yıllardır MGK teknokratları yön vermiyor mu? Bizatihi bu hükümet o yönlendirmenin eseri değil mi?
MGK'nın anayasal sınırlarının geriletilmesine ilişkin düzenlemeler bile yine teknokratların Avrupa Birliği'ne uyum için hazırladığı katılım ortaklığı belgesinde yeralmıyor mu?
İdam cezasından banka tasfiyesine, telif haklarından taban fiyatlarına kadar pek çok konuda karar - kimi zaman hükümete rağmen - teknokratların dayatmasıyla alınmıyor mu?
Ülkenin gidişatına, hükümetin iradesinden çok Derviş'in talepleri, MGK bildirileri, Kopenhag kriterleri, AB'ye uyum gereklilikleri ve moda deyimiyle "piyasalar" yön vermiyor mu?
Özetle Türkiye'ye büyük oranda teknokrasi hükmetmiyor mu?

* * *

Hiçbir toplum "öksüz" kaldığına bu kadar sevinmemiştir.
Neden?
Çünkü çekip giden, sadece bir bakan değil, bir zihniyettir.
Şimdi ekonomi gibi siyaset de silkelenecek ve teknokrat sultasını kırıp oyunu, yeni sahada, yeni kurallar ve yeni oyuncularla oynamaya başlayacaktır.
Çevredeki karamsarlığa kapılıp umudunuzu yitirmeyin:
Güreşçiler tuş oldu.
Oyun, set ve maç tenisçilerin!..