Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


1980'lerde, Hakkarili iki delikanlı Aksaray'da yürürken hemşehrileri Fırat Başkale'yle karşılaştılar.
Başkale, sesi Şıvan Perwer'inkine benzeyen bir devrimci ozandı. Onları çalıştığı otele davet etti. Gittiler.
Delikanlılar Kürtçe bir türkü dinlemeye o kadar hasretti ki...
Fırat kuşkuyla etrafa baktı; kimse var mı diye...
"Bir duyan olursa ihbar eder, hayatımız kayar" dedi.
Sonra onları otelin bodrumunda karanlık, basık, küçük bir odaya götürdü. Sazını kucaklayıp Kürtçe türküler okudu.
Birkaç saat sonra iki delikanlı da illegal bir eylemden çıkmış gibi ürkek, ama memleketin dağlarına kavuşmuşçasına mutluydu.
Gençlerden biri Yılmaz Erdoğan'dı...
Diğeri ise, yıllar sonra onun biyografisini kaleme alırken bu anıyı yazacak olan dostu Muhsin Kızılkaya... ("Yılmaz", Sel Y. 2001. s. 153)

* * *

Milliyet, "Kışlada Kürtçe türkü" manşetini patlatınca Muhsin'in kulaklarını çınlattım.
Habere göre, Bitlis il Jandarma Alayı'nın gazinosunda erler orkestrası Kürtçe "Zeyno" söylemiş, yetkililer tempo tutmuştu.
İstanbul'da Şıwan Perver'in yeni kasetinin ilanları afişlerdeydi.
Ve MGK, "Kürtçe yayın"ı gündemine alıyordu.
Neredeyse bir asır, böyle bir dil olduğunu inkar edenler, o dili kullananlara dünyayı dar edenler, üstüne vazifeymiş gibi "Dili kullanma hakkını versek birbirlerini anlamaz bunlar" diye ukalalık edenler, artık "dış dinamik"le mi, "iç dinamit"le mi, terör bitti diye mi bilinmez, bir anda "Kürtçe realitesi"ni tanımışlardı.

* * *

Gerçi yasak kalkınca anlaşıldı ki, Nevruz'da Diyarbakır'da halay çeken 500 bin Kürt'ten, 500'ü bile Kürtçe kitap almıyor.
Mehmet Uzun'un kitapları en çok 2 bin satıyor.
Yine de Kürtçe - Türkçe sözlükler çıktı piyasaya... İmla kılavuzu yolda... Kürtçe yayından sonra şimdi Kürtçe eğitim tartışılıyor.
Geçen hafta sonu bir söyleşi için gittiğimiz Viyana'da Muhsin Kızılkaya işin bir başka boyutuna dikkat çekti:
"Kim yapacak Kürtçe yayını? Kim verecek Kürtçe eğitimi? Uzman var mı? öğretmen var mı? Üniversitede Sümeroloji kürsüsü var, Kürtçe yok. Türk aydını Rusça biliyor ama, ülkesinde milyonların konuştuğu Kürtçeyi merak bile etmiyor".

* * *

Bugünlerde yeni albümü çıkan Ferhat Tunç anlatmıştı:
Kayseri'de Kürtçe türkü söyledi diye gözaltına alınmış.
Emniyette türküyü söyletip "Ne diyor burada" diye sormuşlar.
"-Ben Kürtçe bilmem, ama 'Evimizi yükledik, yaylaya gidiyoruz. De - lo - loy, de - lo - loy can....' diye başlıyor" demiş Ferhat...
İnanmamış amir... Diyarbakırlı bir meslektaşını geceyarısı evinden kaldırıp getirtmiş. Ferhat bir de ona söylemiş türküyü...
Diyarbakırlı polis, "Evimizi yükledik, yaylaya gidiyoruz" der demez karakoldakiler koro halinde gerisini tamamlamışlar:
"De - lo - loy, de - lo - loy can!.."

* * *

Nereden nereye?
Aksaray'da gizlice dinlendiği otel mahzenlerinden, karakolların sorgu odalarından, garnizon eğlencelerine taşındı Kürtçe...
15 yıl önce gizliden gizliye Kürtçe türkü dinleyen iki Hakkarili gençten Yılmaz, Türkiye'nin en sevilen mizahçısı şimdi...
Türkçeyi okulda dayakla, anadilini hapiste DDKO savunmasıyla öğrenen Muhsin ise Türkçenin usta yazarlarından biri...
Kardeşçe bir arada yaşamak istiyorsak, birbirimizin dilini sayacak, dilinden anlayacağız, başka yolu yok.