Farkında mısınız; şanlı Türk demokrasisi döndü dolaştı 1946'da başladığı noktaya döndü.
Bayar ve İnönü'ye...
Merkez sol bunca isimle toparlanamayınca, kurtarıcı olarak İnönü ismine sığındı.
Merkez sağa ise şimdi Bayar ailesinden bir toparlayıcı getirtiliyor.
Okullarda istenildiği kadar Cumhuriyet'le "hanedan rejiminin kaldırıldığı" öğretilsin; bunun adı apaçık "hanedan rejimi"dir.
* * *
Mehmet Ali Bayar'dan çok değil bir hafta önce Anavatan Partisi, Ahmet Özal'ı ve babasının kravat iğnesini transfer etti.
Ondan önce, Erbakan'ın oğlu Fatih çıktı politika sahnesine...
Daha önce Tuğrul Türkeş...
Daha da önce Aydın Menderes...
3. nesil sırada:
Solda Erdal İnönü'den umudu kesenler şimdi İsmet Paşa'nın torunu Gülsün Toker'in peşinde koşuyorlar.
* * *
Politikanın içinde doğup büyüyenlerin, babalarının dedelerinin izinden gitmelerinde bir tuhaflık yok aslında...
Tuhaflık, diğerlerinin önünün tıkalı olmasında...
Yasal engeller, despot liderler, toplumsal ürkeklikler politikaya taze kan aşılanmasını, sahneye yeni isimler çıkmasını zorlaştırıyor.
Siyaset şatosunun etrafı öyle kalın bir barikatla çevrili ki, bunu ne yetenek, ne iyi niyet, ne sendikal hareket; ancak güçlü bir aidiyet delebiliyor.
Kapının şifresini bir tek "Kimlerdensin"e verilen yanıt açabiliyor.
* * *
Hanedan merakı, sadece lider düzeyinde de değil...
Siyasete meraklı bir dostum Settar Dinler, kuruluşundan bu yana TBMM'de görev alan milletvekillerinin akrabalık bağlarını araştırdı ve çok ilginç bir sonuca vardı:
Buna göre 1923'ten beri Meclis'ten hiç eksik olmayan tam 66 aile var.
Sadece 19. dönemde 550 milletvekilinden 382'si (yani yüzde 70'i) daha önce de Meclis'te temsil edilen ailelerden geliyorlar.
Cevheri'ler, Ulusoy'lar, Özsoy'lar, İleri'ler, Gaydalı'lar, yıllar yılı Meclis'te hanedanlarını temsil etmişler.
Dinler, hanedana dayalı iktidar elitinin nüfusunun 1 milyon kişiyi bulduğunu tahmin ediyor ve diyor ki:
"Atatürk ileriyi gördüğü için kimsenin kendi soyadını almasına izin vermedi. Biliyordu ki, onun soyadını taşıyan birileri olsaydı, hep başımızda oturacak ve hanedan geleneğini sürdürecekti."
Atatürk'ün ileri görüşlülüğü, Ecevit ve Demirel'in çocuk sahibi olmaması sayesinde hanedan rejiminde çatlaklar oluştuysa da bir kez iktidara bulaşan aileler "babadan oğula" egemenliklerini sürdürdü.
* * *
İngiltere'de ana kraliçenin ölümünden sonra yapılan kamuoyu yoklamaları gençler arasında "hanedan sürmeli" diyenlerin oranının yüzde 58'e yükseldiğini ortaya koymuş.
Yeni kuşaklar, kendi yaşamlarında yaratamadıkları sihri, uzaktan izledikleri hanedan rejiminin masalsı dünyasında bulmaya çalışıyorlar.
Türkiye ise kaldırıldığını sandığı bir hanedanın, - pek de masalsı sayılamayacak - fiili iktidarı altında yönetiliyor yıllardır...
Daha ne kadar?...
Politikayı liderine bakıp el kaldırmaktan ibaret görmeyenlere, gençlere, akademisyenlere, derneklere, sendikalara, sivil toplum örgütlerine siyasetin ve Meclis'in yolu açılana kadar!..