Ekrandaki o görüntüyü hatırlıyor musunuz?
Hani genç bir kız, vücudunu dağlayan pençe pençe yanıklarla nakliye aracından inerken merhemden bir yüzün ardından haykırıyordu:
"- Diri diri yaktılar!.. Diri diri yaktılar!.."
Dehşete kapılmıştık ekran başında...
Kimdi yakan?
Görüntüleri yayımlayan kimi televizyonlar bu çığlığı "örgüt arkadaşlarını yaktı" diye tercüme etmişti. Ertesi gün de pek çok gazetede bu yorumla verilmişti haber...
İşte o kızın fotoğrafı vardı Radikal'de geçen hafta... Yaşadığı dehşet gecesinin ateşten mührü, çehresinden silinmemişti henüz... İşin aslını şöyle anlatıyordu 24 yaşındaki Ebru Dinçer:
"- Tavandan üzerimize yakıcı bir madde döküldü. Vücudum alev almadı ama ani bir sıcaklık hissettim. Elimi başıma götürdüğümde derimin sıvı gibi eridiğini gördüm. Kafa derim, yüzüm, kollarım ve sırtım kavruldu."
* * *
Ebru geçen ay tahliye olmuş. Avrupalı parlamenterler kendisiyle görüşmek istemişler. Bir otelde buluşulmuş. Aynı anda Adalet Bakanı da otelin alt katında Hollandalı bir milletvekili ile görüşüyormuş.
"- Bir an Bakan'ın karşısına çıkmak istedim" diyor Ebru... "Onunla göz göze gelmek ve yüzümü gösterip 'işte eseriniz' demek istedim".
* * *
Cesur bir gazetecilik örneği olarak ilk olarak Milliyet'in yayınladığı ve Radikal'le birlikte sürdürdüğü Adli Tıp'ın bilirkişi raporu ve ölüm orucu haberleri kamuoyuna "Hayata Dönüş" adı verilen operasyonun bilinmeyen yönlerini belgelerle ortaya koydu.
Devletin resmi raporunda ortaya çıkan pek çok gerçek var:
Adalet Bakanı'nın operasyondan sonra yaptığı "Mahkumların çoğu kendisini yakarak öldürdü" açıklamasının tersine ölenlerin çoğunun kurşunlama, zehirlenme ve darp sonucu yaşamını yitirdiği belgeleniyor.
Operasyonda içeriden açılan ateşle öldüğü öne sürülen iki jandarma erinin de tutuklularda bulunmayan silahlarla vuruldukları öne sürülüyor.
İçişleri Bakanlığı "Silah kullanmadık" demesine rağmen Adli Tıp raporu, operasyonda üzerinde "insansız yere atın" yazılı öldürücü bombaların kullanıldığını ortaya koyuyor.
Özeti şu:
Bilirkişi raporu doğruysa, ortada - belki de bakana da aktarılmayan - bir katliam var. Bu durumda yapılması gereken, operasyonu baştan sona görüntüleyen video bantlarının açıklanıp, olayda sorumlulukları bulunan görevliler hakkında soruşturmaya girişilerek, kamuoyunun aklındaki şüphelerin giderilmesidir.
* * *
Denilebilir ki, Almanya da Baader Meinhoff örgütünün liderlerini cezaevinde böyle bir katliamla yok etti.
Doğrudur. Ancak bu ayıbı temizleyebilmek Almanya'ya yıllara mal olmuştur.
Şimdi Türkiye için de öyle olacaktır.
Normal bir hukuk devletinde böyle bir resmi rapor, - katledilenlerin siciline bakılmaksızın - en az iki bakanı götürürdü.
Ancak bizimkiler "Dosya yargıya intikal etti"yle işi geçiştirdi. Medya da yeterince üstüne gitmeyince konu kapandı.
Ölüm orucunda dirhem dirhem eriyip yiten, hafızasını kaybeden, çocukluk zekasına dönen tutukluların yürek parçalayan dramı ise seyircisiz bir salonda inatla sahnelenmeye devam ediyor.
Ne yapmalı?
Vicdanların biraz olsun sızlaması için bakanın ortadaki eseri görmesini mi beklemeli?