Moda deyimle söyleyeyim, dün sabaha karşı Meclis'te kabul edilen ve medyanın geleceğini şekillendiren "RTÜK yasasını içime sindiremiyorum".
Dilerim bu söz bende yarın bağırsak iltihaplanmasına ve istirahat ihtiyacına yol açmaz.
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, Meclis'in yarısının, gazetecilik meslek örgütlerinin, yerel medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının çoğunun karşı olduğu, Başbakan'ın da tam içine sindiremediği bir yasanın iktidar partilerince bir inatlaşma ile Meclis'ten geçirilmesi hayra alamet değil.
Yasanın getirdiği olumlu düzenlemeler de var elbet...
Televizyon kapatmadan önce uyarı mekanizmaları getiriliyor.
TV'de telefonla yarışma yaptırıp ikramiye dağıtamamak, haberde konuyla ilgisi olmayan görüntü verememek gibi konularda "iletişim kirliliği"ne çare arıyor.
Ancak yasada geleceğimizi etkileyecek hayati hükümler de var:
İnternet ortamının kısıtlanmasından yerel ve ulusal medyanın yapısının şekillendirilmesine kadar...
* * *
Mesleki serüvenine "medya"nın henüz "basın" diye adlandırıldığı ve "muhalif" niteliğiyle anıldığı bir dönemde başlamış bir gazeteci olarak mesleğimizin günümüzdeki "itimat kaybı"nın iyi teşhis edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Medya, muhalif kimliğini terk edip iktidara kenetlendikçe güvenilirliğini yitiriyor.
O yüzden iktidara mesafeli, okuruna, izleyicisine yakın duran bir yapılanmaya ihtiyaç var.
Cumhurbaşkanı'nın yasayı veto gerekçesi de temelde bu ihtiyaç üzerinde düğümleniyordu. O yüzden Köşk'ün, yasanın bu haliyle "iletişim özgürlüğünü kısıtlayacağı" yönündeki uyarısının hiç dikkate alınmamış olması önemli bir eksikliktir.
* * *
Yasayla getirilen, "karamsarlık, umutsuzluk eğilimlerini körükleyecek yayın yapmama" gibisinden muğlak ölçütlere dayalı yasaklar, ağır para cezalarıyla birleştiğinde iktidarın eline sınırsız bir denetim gücü veriyor.
Bunun özellikle de, zaten zor koşullar altında görev yapan yerel basına darbe indireceğinden, eleştiri özgürlüğünü kısıtlayacağından endişe ediliyor.
Ya radyo - televizyon ve internetten yapılacak yayınların esaslarını ve "stratejik çerçevesini" belirleme yetkisinin, Başbakan'ın ve görevlendireceği bir devlet bakanının başkanlığında İçişleri ve Ulaştırma bakanları ile MGK Genel Sekreteri ve Genelkurmay Muhabere Elektronik başkanından oluşan Haberleşme Yüksek Kurulu'na verilmesi ne anlama geliyor?
İnternet haberleşmesinin ve web sitelerinin nasıl bir denetime alınacağı ve bu düzenlemenin Avrupa'nın hukuk normlarıyla nasıl bağdaştırılacağı da ayrı bir mesele olarak önümüzde duruyor.
* * *
Kimi iyi niyetli meslektaşlarımın "Merak etme, bize zararı olmaz" tesellisi bana şu fıkrayı anımsatıyor:
Cephanelik nöbetçisi, elde sigara, bir aşağı bir yukarı dolanıyormuş.
Komutan ense kökünde bitip hiddetle gürlemiş:
"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"
Paniklemiş bizimki... Masum bakışlarla inlemiş:
"İçime çekmiyorum ki!.."
Dikkat! Bize zarar vermeyecek şey, üzerinde oturduğumuz cephaneliği patlatabilir.