Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Perşembe akşamı Ankara Akün Sineması’nda gong çalacak, ağır kadife perde açılacak ve "Hababam Sınıfı" oynayacak. Biletsiz içeri alınacak seyirciler Rıfat Ilgaz’ı, Adile Naşit’i, Kemal Sunal’ı anacak kah gülüp kah rahmet okuyarak...
Sonra, ağır kadife perde, ağır ağır kapanacak; bir daha da açılmayacak.
Gençliğimizin mabedi Akün Sineması tarihe karışacak.
***
1975’te "Hababam Sınıfı"yla yola çıkmıştı Akün...
Televizyon, seyirciyi esir almış, porno, perdede hükümranlığını ilan etmişti. Sinemalar pasaja dönüşüyordu artık...
Tam da böyle bir dönemde Hababam Sınıfı, sinemanın ölmediğini kanıtlayan bir bayrak gibi 6 ay afişte kalarak Akün’ü hayata bağlamıştı.
Çeyrek asır boyunca Akün, Ankaralıları perdeyle buluşturan sayılı salondan biri oldu:
Kızılay’da "Büyük", Sıhhıye’de "Ankara", Bahçeli’de "Arı", Maltepe’de "Gölbaşı"yla birlikte...
Kim bilir kaçımızın en içten kahkahalarını, en samimi gözyaşlarını, ergenlik buseleriyle anılarını saklayan diğer salonlar birer birer kapandı. Geriye bir tek Akün kaldı.
***
Çeyrek asır önce sinemanın havlu attığı dönemde açılan Akün, bugün yeni salonların pıtrak gibi çoğaldığı bir dönemde perde kapatıyor.
Neden?
Dinozorları yok eden nedenden?
Büyüklüğü artık onu korumuyor, tersine sonunu hazırlıyor.
Ancak küçük balıkçı teknelerinin direnebildiği kasırgada manevra yapmakta zorlanan ağır yük şilepleri gibi şelaleye doğru akıyor hızla...
Ankara’nın ihtişamlı salonlarının kimi işhanı oldu, kimi bölünüp daha az seyirci alan küçük cep salonları doğurdu.
1000 kişilik Akün, "Başkente büyük salon yakışır" düşüncesiyle direndi bu akıma...
Ama seyirci de değişmişti artık... Akün’ün duvarını süsleyen "İçeriye kabuklu yemiş ve şişe götürmek yasaktır" uyarısı tarihe karışmış, eşofmanla rahat koltuklara kurulup, patlamış mısır eşliğinde Hollywood filmi seyretmek moda olmuştu.
Akün’ün işletmecisi Sadi Eratak, "Amerikalılar piyasaya el koyduğundan beri Ankara’daki salon sayısı 50’yi aştı, ama toplam seyirci azaldı. Gidenler de küçük perdeli dar salonlara sıkıştı" diyor ve seyircinin vefasızlığından yakınıyor.
***
Ankara’dan bir başka kayıp haberiyle bitireyim:
Sakarya’daki Körfez Lokantası da yıkılıyor. O Körfez ki, dışarıda her gün biraz daha telaşlanarak akıp giden hayata inat, 70 yıllık körfezidir dost akşam sofralarının... Onunla kaybolan sadece Cumhuriyet’in ilk yapılarından biri değil, başkentin hafızası da olacak aynı zamanda...
Perşembe akşamı için Ankaralılara önerim şu:
Başkentin o eşsiz mayıs serinliğinde Sakarya’ya uzanıp Körfez’de "son bir yemek" yiyin. Sonra eski bir dostun cenazesine gider gibi Akün’e, "Hababam Sınıfı" izlemeye gidin.
Körfez’de sofra toplanırken dostlarla tokuşturduğunuz yıllanmış kadehleri yadedin; Akün’de perde kapanırken de ceket altında salona soktuğunuz gazoz şişelerini, koltukta gülüp ağladığınız unutulmaz sahneleri ve yüreğiniz pırpırlanarak öptüğünüz eski sevgilileri...
Yeniden gittiğinizde Akün de, Körfez de çok değişmiş olacak; tıpkı o eski halinden eser kalmayan kahkahalarınız ve buseleriniz gibi...