Ada "Soruşturduğum bazı olayların izi, devlet içinde üst makamlara kadar tırmanıyor. Korkmaya başladım. Ama üzerine gidilmesi lazım."Öz, yaptığı araştırma sonunda "artan şiddet olaylarının arkasında demokrasi umudunu yok edip faşist bir düzen kurmayı amaçlayan kontrgerilla bulunduğunu" bir raporla Başbakan'a bildirmişti.Raporu yazdıktan iki ay sonra, üstüne gittiği çetenin silahlı saldırısıyla öldürüldü.* * * Aradan tam 30 yıl geçti.2008'in ocak ayındayız.Yine sabotajlar, suikastlar yoğunlaştı. Ve bir başka savcı, izini sürdüğü bu saldırıların izinin, devlet içinde üst makamlara tırmandığını fark etti.Onun soyadı da Öz...Geçen haziranda Ümraniye'de bir gecekonduda 27 adet el bombası bulununca, soruşturmaya Ümraniye Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz el koydu. Yapılan incelemede, ele geçirilen bombalarla, Danıştay saldırganı Alparslan Arslan tarafından Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların aynı seriden olduğu ortaya çıktı. 9 Temmuz günü Abdullah Gül, birlikte yemek yediği bir grup gazeteciye "yazılmamak kaydıyla" "Ümraniye soruşturmasına dikkat edin. O iş çok büyüyecek" dedi.Ertesi gün, Zekeriya Öz, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na atandı ve "Ergenekon" soruşturmasına başladı. 7 ay sonra da örgüt ortaya çıkarıldı.* * *Zekeriya Öz'ün soruşturmasından çıkan manzara, 30 yıl önce Doğan Öz'ün haber verdiği tehlikeden farksız:Örgütün kurucuları arasında Özel Harp Dairesi'nde başkanlık yapmış eski askerler de var; JİTEM komutanları da, uyuşturucu kaçakçıları da, katillerin avukatları da...Hrant Dink cinayetinden Trabzon'da bir rahibin öldürülmesine, Danıştay baskınından kanlı Malatya baskınına kadar pek çok kanlı eylemden sorumlu tutuluyorlar. Doğan Öz, birkaç sayfalık raporunda "Kontrgerilla, şiddet olaylarını kışkırtarak devlet aygıtını kendi amacına uygun şekle dönüştürerek demokrasi düşmanı akımları iktidar yapmayı hedefliyor" diyordu.Zekeriya Öz ise 7 bin sayfalık bir raporla "Ergenekon, toplumsal kaos yaratacak suikastlar yaparak darbeye zemin hazırlamak istiyordu" diyor.* * *İki Öz arasındaki 30 yıl, Türkiye'ye sayısız cana, tırmandırılan düşmanlıklara, kardeş kavgasına mal oldu.Bugün Türkiye'nin önünde bu pisliği temizleme şansı var.Kararlılıkla üstüne yürünürse 30 yıl gecikmeyle de olsa kanlı düğüm, ilmek ilmek çözülebilir; faili meçhul cinayetler, suikastlar, sabotajlar, saldırılar aydınlatılabilir.Ama ufukta iki tehlike görünüyor:Mahallede bir hırsız yakalanırsa karakolda bütün soygunları onun üstüne yıkarlar ya; burada da gelmiş geçmiş tüm kirli işleri tetikçilere yıkıp örgütün üst kademelerine çıkamama riski var.İkinci tehlike ise çetenin üzerindeki "vatanseverlik" yaftasının caydırıcı olması; hükümeti "derine" dalmaktan alıkoyması...Burada siyasi tarih öğretici olmalıdır. Malum ya; Susurluk'a "fasa fiso" diyenler çeteyi götüremediler; kendileri gittiler.İşin "öz"ü budur:Yargılayamayan yargılanır. Savcı Doğan Öz, terör saldırılarının yoğunlaştığı 1978'in ocak ayında eşi Sezen Öz'e demişti ki: can.dundar@e-kolay.net NOT: Dünkü yazımda bir ifade hatası olmuş. Doğrusu şöyle olacaktır: "Erol Mütercimler bu ismi ilk kez 12 Mart'ın ihtilalci subayı, Tümgeneral Memduh Ünlütürk'ten duymuştu."