Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kapattılar. Serbest Fırka daha güçlü geldi.
Serbest Fırka kapatılacağını anlayınca kendini feshetti.
Demokrat Parti daha güçlü geldi.
Demokrat Parti’yi kapattılar.
Adalet Partisi daha güçlü geldi.
Adalet Partisi’ni kapattılar.
Anavatan Partisi daha güçlü geldi.
Aynı sıralama Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi, Saadet Partisi için de yapılabilir.
Her gelen, gideni arattı.
60 yıllık bunca deney bile öğretemedi bize, "parti kapatmanın bir akımı durdurmaya yetmeyeceğini, tersine daha da güçlendireceğini."

Seçmen cayar mı?
Şimdi de Tayyip Erdoğan’ın sandıkta durdurulamayacağı anlaşılınca, bel altı son çırpınışları izliyoruz.
Seçime 10 gün kala, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu Anayasa Mahkemesi’nde en güçlü iktidar adayı AKP için kapatma davası açıyor.
"Bakın bu adama başbakanlık vermiyoruz, partisini de kapatacağız zaten" tehdidiyle seçmen yıldırılmaya, -tabii AB yolu da tıkanmaya çalışılıyor.
Peki bu yöntem sonuç verir mi?
Oy verdiği partinin bir türlü iktidar şansı bulamaması, seçmeni caydırır mı?
Yoksa yasaklıyı mazlum durumuna düşürüp hepten güçlendirir mi?

4 Kasım sendromu
Yine yakın tarihten bir örnek verelim:
12 Eylül’den sonra ilk seçim 6 Kasım 1983’te yapılmıştı.
Asker MDP’nin kazanmasını istiyor, ancak kampanyayı Turgut Özal’ın önde götürdüğü anlaşılıyordu.
Cumhurbaşkanı Kenan Evren, seçime 48 saat kala bomba gibi bir konuşma yaptı. İsim vermeden özetle dedi ki:
"Özal, bizim dönemimizde yapılan bütün iyi işleri kendine mal ediyor. Bugün böyle gerçekdışı konuşan, bundan sonra ne yapar siz düşünün."
Konuşmada açıkça Özal hedef alınıyor, MDP işaret ediliyordu.
Bu konuşmanın sonuçları üzerinde yeterince durulmamış, ama Özal’a oy kazandırdığı sanılmıştır.
6 Kasım’ın yıldönümüne hazırladığımız belgesel için görüştüğüm dönemin en yakın tanığı Korkut Özal aynı görüşte değildi. Tecrübeli politikacı, "O konuşma bize 20-25 milletvekiline mal oldu" dedi.
Ne var ki, ANAP’ı durdurmaya yetmedi ve Özal silip süpürdü.
İşin tuhafı, seçimden sonra MDP lideri Turgut Sunalp de yenilgisinin nedenini Evren’in o konuşmasına bağlayacaktı.

Evren: "Pişmanım"
Geçen hafta Evren’e 20 yıl önceki o konuşmasını hatırlatıp, "Pişman oldunuz mu?" diye sordum. Aynen şu yanıtı verdi:
"Evet, sonradan pişman oldum. O konuşmayı yapmamı Turgut Sunalp istemişti, ama öyle konuşmasam daha iyiymiş."
Yine kasım geliyor ve hukuku siyasete alet eden eski ayak oyunları yeniden sahne alıyor.
Türkiye, parti kapatmanın, lider yasaklamanın çözüm olmadığını ne zaman görecek?
........................................
NOT: 20 Ekim günü İbrahim Tatlıses’le ilgili "Taşranın zaferi" başlıklı yazımda "Derya Tuna da öyle giyinmeseydi" diyen Nazlı Ilıcak’ı eleştirmiştim. Ilıcak’tan şu açıklama geldi:
"Show TV’deki programda sadece Derya Tuna’nın bu şekilde giyinmesini, bir anne olduğu için tasvip etmediğimi söyledim. Ama hiçbir davranış, -bırakınız bir kıyafeti, bir ihanet dahi şiddetin gerekçesini oluşturamaz."