Evim Ecevit' le Türkeş' in karşılıklı oturdukları sokağa çok yakındı. Sabah oradan geçerken bahçedeki n"betçi kulübelerine g"z atardım.O günlerde baktığım o kulübelerin birinde Haluk Kırcı' nın oturduğunu 20 yıl sonra "ğrendim.* * * Kırcı, "Zamanı Süzerken" kitabında (Burak Y. 1998. ss. 87 - 91) Türkeş' in kapısında n"bet tuttuğu o günü anlatır.1978'de "Başkan Çatlı" ile G"lbaşı y"nüne giderken Or - An'a d"nerler. Çatlı der ki: "- Partiden haber verdiler. Başbuğ'un n"betçi eksikliği varmış. Bu gece Başbuğ'un evinde n"bet tutacaksın.""İlahi bir aşkla sevdiğim Başbuğumun emniyeti bana emanet ediliyor. Ne büyük mutluluk, ne şeref bu" diye düşünür Kırcı... Yanında silahı yoktur. Çatlı' nınkini alır. Tahta kulübede beklemeye koyulur.Oturduğu yerden karşıda "düşman gibi g"rdüğü" Ecevit' in korumalarının kulübesini g"zetler.Sabah, Türkeş evinden çıkar. Kırcı koşup çantasını alır, elini "per. "Başbuğ" direksiyona oturur, Kırcı da yanına "büzülür"... O günkü duygularını ş"yle anlatır Kırcı:"Heyecandan kalbim duracak gibi oluyor, yan g"zle bile ona bakamıyordum. (..) O zamanlar Türkeş'e aklın almakta zorlanacağı bir sadakat ve samimiyetle bağlıydık. Onun canını, kendi canımızdan aziz biliyor, işaret ettiği her şeyi bir robot kimliğiyle yerine getiriyorduk. Müthiş karizmasıyla etkilendiğimiz bu insan için yapamayacağımız hiç ama hiçbir şey yoktu."* * *Kırcı, aynı yılın ekim ayında "o robot kimliğiyle" Türkiye İşçi Partili 7 gencin katledilmesinde "g"rev aldı". Anlaşılan o ki, bugün kimi MHP'liler Kırcı' nın (ve Ağca' nın) geçmiş "hizmet" lerine mukabil af kapsamına girmesi için uğraşıyor.Bu uğraşın "halkla ilişkiler kampanyası" nı da "demokratik solcu Adalet Bakanı" Hikmet Sami Türk yürütüyor.Ve K"şk'le hükümetin yeni bir inatlaşma mecrası haline gelen "af", hazmı zor bir besinin vücudu terk edişindeki kadar sıkıntılı, "sindirilmeden çıkıyor". * * * Kırcı kitabında "O günün şartları "yleydi" mazeretine sığınmıyor, tersine ""yle olmaması gerekirdi. Bundan sonra da "yle olmamalı. Bunun için de herkes üzerine düşeni yapmalı" diyor (s. 119). Şiddetin şiddetle ç"zülmesinin imkansızlığını anladığını, "neslinin, bir oyunun kurbanı olduğunu geç fark ettiğini" yazıyor.Ben nedamet getirene, "değiştim" diyene inanma eğilimindeyimdir. Affı da desteklerim; ama bir şartla:Af, toplumsal bir uzlaşmadır.Gün gelir toplum "yle bir noktaya ulaşır ki; geçmiş, karanlığıyla halkın ufkunu boğan bir g"lgeye d"nüşür. Herkesin mazisiyle hesaplaştığı "ylesi bir uzlaşma anında, gelecek uğruna, geçmiş bütün günahlarıyla sıfırlanabilir.Ama bir seferlik, eşit ve genel bir afla...* * *Şimdi olan bu mu?...Toplumsal hafızanın belki de en derinine g"mülmesi gereken ter"r cehenneminin çoğu kurbanı "devlete karşı suç işledi" diye "affedilmeyenler" kategorisinde olacak.3 - 5 parlamenter, yandaşlarının g"züne girecek diye katiller, işkenceciler, soyguncular salıverilecek ve hükümet bu "trajikomik" oyun yüzünden Sezer' le inatlaşıp toplumu birbirine sokacak.Kurbanların, toplumun ve tarihin vicdanını kanatan budur.O yüzden, üçü de sizi affetmez. candundar@superonline.com Uzun yıllar Ankara'da Or - An sitesinde oturdum.