Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Doktorları, Ecevit'in Başbakanlık Konutu'na taşınmasını istiyor. Orada daha kolay müdahale edilebileceği düşünülüyor.
Bunu Sabah'tan Mehmet Çetingüleç telefonla Ecevit'e soruyor.
"Öyle bir şeyi hiç aklıma getirmedim. Rahşan'ın da düşündüğünü sanmıyorum" diyor Ecevit...
Sonra telefon kulağındayken eşine dönüyor:
"Sen ne dersin Rahşan, Sayın Çetingüleç, 'Başbakanlık Konutu'na taşınacak mısınız', diye soruyor."
Rahşan Hanım
sesleniyor:
"Evde olmayı tercih ederim."
"Ben de aynı görüşteyim"
diye tamamlıyor Bülent Bey:
"Evde olmak iyi..."
* * *

Atatürk'e de doktorları söz geçiremezdi.
Ölmeden 1 yıl önce Neşet Ömer Bey, "İçkiyi bırakmalısınız" dediğinde Atatürk, Bismark'ın şu sözünü aktarmıştı:
"Doktorumu terk ederim, içkimi terk etmem."
"Onu emanet ettiğimiz"
Türk hekimler, Ata'nın karizmasını aşıp "Artık içki yasak" diyemediler. Bunu yapabilecek hekim, Avrupa'dan getirtildiğinde ise artık çok geçti.
Atatürk, bir dünya harbi yaklaşırken yatalak hale geldiği haberinin Türkiye'ye zarar vereceği endişesiyle hastalığının gizlenmesini istiyor, güç gösterisi için uzun, yorucu seyahatlere kalkışıyordu.
Hekimler engelleyemedi.
Atatürk onlara güveniyor muydu?
Sanmam.
Ölmeden 4 ay önce Savarona'da ateşler içinde yatarken Kılıç Ali'ye "Annene sor bakalım, ateşimi geçirecek bir ev ilacı biliyor mu" diyor, Kılıç Ali'nin annesinin gönderdiği gül sirkesine doktorlarından çok güveniyordu.
Bugünlerdeki "Başbakan'ın durumu çok iyi" açıklamalarına benzer şekilde, 30 Mart 1938'de Köşk'ten yapılan ilk resmi açıklamada da "Atatürk'ün sadece kuvvetli bir grip geçirdiği" belirtilmişti.
Ata, bu açıklamadan 7.5 ay sonra öldü.
Teşhiste bir gecikme olup olmadığı, ölüme doktorların hatasının yol açıp açmadığı ise hala tartışmalı...
* * *

İletişim çağında bir liderin sağlık durumunu gizlemek çok zor.
Sağlık Bakanı, Ecevit'in hastalığının "kamufle edildiğini", hastanın "yoğun bakımlık" olduğunu söylüyor.
Ankara kulislerinin en iyi koku alan ustası Cüneyt Arcayürek dün "Haberal ve ekibi yakın geçmişte asıl derdi gizledi" diye yazıyor ve şu olasılığı ekliyor:
"Acaba Ecevitler, 1 - 2 yıl önce Başkent Hastanesi'nden asıl rahatsızlığın gizlenmesini mi istedi?"
Bu arada elektronik posta kutumuza, tıp camiasından soru yağıyor:
"Başbakan'a uygulanan streoid (kortizon) dozu kim tarafından, hangi gerekçeyle artırıldı? Yüksek dozda kortizonun yaratacağı bağırsak yavaşlamasına ve kemik erimesine karşı önlem alındı mı? Son olarak ortaya çıkan kaburga kırılması ve bağırsak genişlemesi bu uygulamanın sonucu mu? Öyleyse hesabını kim verecek?"

* * *

Ecevit'
in hekimlerinin Atatürk tecrübesinden alacağı çok ders var.
Hastaya söz geçirememek, gerçeği kamuoyundan gizlemek, hem tarihi veballer, hem siyasi sonuçlar yaratır.
Yapılması gereken şeyi, giderek daha çok insan söylemeye başladı:
"Tam teşekküllü bir hastanede konsültasyon!"