Evet, olabilir! Seçim sonrası kimin başbakan olacağı belli değil ama, Meclis Başkanlığı kürsüsüne kimin oturabileceği aşağı yukarı "belli".
Yüzde 10 engelli koşan DEHAP, eğer barajı aşmayı başarırsa Meclis’e girecek ve onun İstanbul 1. bölge adayı, 87 yaşındaki Mihri Belli, en yaşlı milletvekili sıfatıyla, yenisi seçilene kadar Meclis Başkanlığı’na vekalet edecek.
Tahayyül edebiliyor musunuz?
Türkiye’nin 2 numaralı koltuğunda bir komünist!
Ne günlere geldik!..
Belli’nin oğluyla bir süre aynı evi paylaştım.
Onun inanılmaz yaşam öyküsüyle o dönemde tanıştım.
Kurtuluş Savaşının Trakya direnişçilerinden Mahmut Hayrettin Bey’in oğlu Mihri Belli...
Amerika’da iktisat tahsil etmiş, komünizmle orada tanışmış, Amerikan komünist partisine girmiş,
Sonra Türkiye’de TKP saflarına katılmış. Her komünist gibi, tutuklanmış, yargılanmış, sürgüne yollanmış,
Yunan iç savaşında savaşmış, yaralanmış, Sovyetler’de tedavi görmüş,
1944’te Süleymaniye avlusuna "Saracoğlu hükümeti faşisttir" diye pankart asmış,
51 tevkifatında yeniden tutuklanmış, işkencelerden geçirilmiş,
1979’da uğradığı silahlı saldırıda ölümden şans eseri dönmüş ve neticede Türkiye soluna damgasını vurmuş bir eski tüfek...
İnsan böyle bir biyografiyle Meclis başkanı olabilir mi?
Türkiye’nin bana öğrettiği en önemli ders, hiçbir şey için "Olamaz" dememektir.
Bir komünist öyküsü de Brezilya’dan anlatayım.
Luiz İnacio Lula da Silva, ya da halkının deyişiyle "Lula", yoksul bir çiftçinin oğlu... İlkokul 5’ten terk... Çocukluğunda ayakkabı boyamış, fıstık satmış. 14’ünde metal işçiliğine başlamış.
60’larda sendikal mücadeleye adamış kendini. 20 yıllık dikta rejimine kafa tutmuş.
70’lerin sonunda bir sürü sol grubu Brezilya İşçi Partisi’nde buluşturmuş. "Özel mülkler topraksız çiftçilerin olacak" vaadiyle halkın umudu olmuş.
90’larda, 150 milyonluk Brezilya’da borç yükü 260 milyar dolara ulaşıp da 50 milyon insan yoksulluk sınırı altına düşünce bizim metal işçisi "Yeter" diye çıkmış ortaya... "IMF’yi kovacağız. Borçları ödemeyeceğiz" diyerek büyümüş.
Geçen pazar Lula’nın 57. yaşgünüydü.
O gün yapılan seçimde yüzde 62 oyla "Brezilya’nın ilk sosyalist devlet başkanı" seçildi.
Gerçi Lula da eski Lula değil artık.
Kovmayı vaat ettiği IMF ile uzlaşma arıyor, finans anlaşmalarına uyacağını söylüyor, yoksul çiftçilerin toprak işgalini ağzına bile almıyor.
"Ama sermayedarlar şunu bilmeli ki, Brezilyalılar günde 3 kez yemek zorunda" diyor.
Türkiye’ninkine tıpatıp benzeyen koşullarda (aynı yoksulluk, aynı "darbeli tarih", aynı bitmek bilmez kriz ekonomisi) "sosyal adalet" sloganı altında birleşmeyi başaran sol, iktidarı yakalıyor ve ABD’nin burnunun dibindeki Brezilya’da bütün Latin Amerika’nın gıptayla izlediği bir samba rüzgarı estiriyor.
Bizde tepkili sandıktan "samba" değil "lamba" çıkıyorsa, bunda solun bir türlü ittifak yapamamasının da rolü var.
Yine de belli olmaz:
Siz, Türkiye’nin ilk "fraklı komünist"ini selamlamaya hazır olun.