Ada Nasıl mı?Bir defa her zaman acelecidir. Kırmızıda geçer. Trafikte ön alabilmek için her manevrayı dener. Arkanızdan selektörle taciz eder. Yol vermezseniz hışımla sağınızdan dolaşır. Kazayı göze alarak üç şerit birden değiştirir; yasak şeritlere gözü kapalı dalar. Cam açar, kol sallar.İkbalinin önündeki yegâne engel bu şehrin suhuletiymiş gibi bir hırs içindedir.Ardından bakarsınız:Plakası 34'tür.Peşi sıra sallanan küfrün hedefi çoğu zaman öndeki aracın hızlı şoförü değil, payitahtın son başkentidir.* * *Bu husumetin tarihi nedenleri var:Cumhuriyetin kuruluşu, biraz da iktidarın İstanbul'dan Ankara'ya devrinin hikâyesidir.O dönemin resmi söyleminde İstanbul hep ihanetle, Ankara hep sadakatle anılmıştır.Meclis Ankara'da olduğundan değil sadece; bütün Anadolu'nun isyanlarla kaynadığı dönemde Ankara hep Milli Mücadele'ye ve cumhuriyete sadık kalmıştır.Kurtuluştan sonra, yeni rejimin inşasına da ev sahipliği yapmıştır.O kadar ki, büyükelçiliklerini Ankara'ya taşımamakta direnen yabancı ülkelere Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, "İstanbul'un kokuşmuş atmosferini teneffüs edeceklerine olayların kalbine, Ankara'ya gelsinler" demiştir.Yabancıların direnci ancak 1927'de kırılmış, ilk elçilikler o yıl Ankara'ya taşınmıştır.İlginçtir; 1927, aynı zamanda maziyle hesaplaşan Büyük Nutkun Meclis'te okunduğu yıldır.Ve Gazi, ancak bu hesaplaşmayı yaptığı yıl, yani cumhuriyet kurulduktan 4 yıl sonra İstanbul'a gitmiştir.* * *Cumhuriyetin kuruluşu, İstanbul iktidarının Ankara'ya nakli ise, cumhuriyet tarihi de, "Bu iktidarın adım adım İstanbul'a iadesi" diye özetlenebilir.Sermaye gelmemiştir zaten...Basının bir kısmı geldiyse de sonra geri dönmüştür.Kuruluştaki sanat patlaması sönmüş; iyi sanatçılar İstanbul'a göçmüştür.Siyasetteki ağırlık, zaman içinde Mülkiyelilerden Çiller, Uzan, Erdoğan gibi İstanbul kökenlilere geçmiştir.Ankara, rakibini emziren bir kurt gibi, kendi takımlarından çok İstanbul takımlarını desteklemiş, elindeki insan gücüyle İstanbul basınını, sanatını, akademisini beslemiş, "Ankara'nın, sadece İstanbul'a dönüşünü seven" politikacılara boyun eğmiştir.Zamanla İstanbul, altın fırsatların, yaratıcılığın, yırtıcılığın, kolayından yükselmenin simgesine dönüşürken, devrimin başkenti, hantal bürokrasinin, resmiyetin, ataletin, rüşvetin kenti haline sokulmuş; kendisi üretmeyen, İstanbul'un kazandığını yiyen bir hovarda imajına kavuşmuştur.Sol şeritten kral edasıyla ağır aksak giden siyah resmi araç, 34 plakalı acul tarafından hışımla geçilmiş; sonraları bu ikilinin işbirliğinden Susurluk tarzı derin kazalar üremiştir.* * *Şimdi sıra Merkez Bankası'nda...Erdoğan'ın "kazayı göze alarak şerit değiştirme" ve Merkez Bankası'nı İstanbul'a nakletme kararı "Gerek var mı, yok mu?" tartışmasına boğulsa da herkes bu taşınmanın simgesel öneminin farkında...Bunu "iktisadi bir ihtiyaç"tan ziyade, son yarım asra damgasını vuran "siyasi merkez-kaç kuvveti"nin bir zaferi olarak görmek lazım.Ankara derin uykusundan uyandığında korkarım, "merkez" çoktan kaçmış olacak. can.dundar@e-kolay.net Ankara trafiğinde, plakasını göremediğiniz bir arabanın İstanbullu olduğunu hemen anlayabilirsiniz.