Parris yalanlasa da bu Türkiye açısından utanç verici bir tablo... šstelik Kemal Derviş' i de Amerikan yardımının paratoneri konumunda bir misyoner durumuna sokan talihsiz bir g"rüntü... Durum bana, bir süre "nce Osmanlı'nın kuruluş sürecini araştırırken rastladığım ilginç bir makaleyi anımsattı.* * * Amerika'nın eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris' in Türkiye gezisinde "Derviş yoksa para da yok" anlamına gelen bir mesaj verdiğini yazıyordu "nceki gün Serpil Yılmaz... Barkan bu başlık altında Selçuk - Bizans sınırlarında yaşayan küçük bir uç beyliğinin nasıl olup da kısa zamanda tarihin seyrini asırlarca değiştirecek bir imparatorluk haline geldiğini araştırıyor.Araştırmaya g"re Osmanlı'nın kuruluş devirlerinde Anadolu'ya akınlar halinde g"çen kabilelerin "ncü birlikleri "misyoner dervişler" di. (Malum; "kemale" ermek için zahmet çeken ulu kişilere "derviş" deniyor. Barkan onları "İslam ş"valyeleri" diye adlandırıyor).Bu dervişler, sınır boylarındaki tenha topraklara bir nevi "Türk manastırları" denilebilecek zaviyeler kurmuşlardı. Ordudan "nce o topraklara yerleşen dervişler, her biri bir kültür merkezi gibi çalışan bu zaviyelerde yerel ahaliyi sosyal telkin ile "manen fethediyor" ve arkadan gelen büyük yeniliklere hazırlıyorlardı.Bu hazırlık, Osmanlı ordusunun b"lgeyi fethini kolaylaştırıyordu. Ordu, sınıra vardığında yeni nizama boyun eğmeye hazır bir ahali buluyordu.Osmanlı, başarıyla yürüttüğü bu işgal taktiği sayesinde Rum ilini İslamlaştırabildi.Küçücük bir uç beyliği, garba doğru akın eden türlü çeşit muhaciri "zamanın Amerikası" sayılabilecek bir kucaklayıcılık içinde kaynaştırıp, bir imparatorluğa d"nüşebildiyse bu, büyük "lçüde misyoner dervişlerin oynadığı siyasi rol sayesinde oldu.* * * Barkan, "Türk dünyasının her tarafında şubeleri olan bu tarikatların komünist hücreler ya da farmason teşkilatı gibi "rgütlendiklerini" yazıyor.Dervişleri ise "Mali kudret ve siyasi nüfuz sahibi, delişmen tabiatlı, müteşebbis insanlar" olarak tanımlıyor. "İslam ş"valyeleri", gittikleri yere, yetiştikleri memleketin "rf ve adetini de g"türerek "istilanın "ncü gücü" rolü oynamış ve yeni bir nizamın kapısını açmışlardı.Padişah, açılan bu kapıdan ordularını soktuktan sonra ilk iş olarak dervişe konuk olur ve ona hizmeti karşılığı kılıcını verirdi. Derviş, o k"y ve kasabaların kendisine ait olduğunu o kılıçla kanıtlardı. Barkan' a g"re bu "istilaya yardım karşılığı nüfuz vaadi", "bey ile derviş arasında hakiki bir siyasi anlaşma" g"rüntüsü arz ediyordu.* * *Aradan yüzyıllar geçti.Anadolu halkının "garba yürüyüş" ü sürüyor.Bu "uzun yürüyüş" te toplumu yeni nizama hazırlamak da yeni çağın müteşebbis "derviş" lerine düşüyor.Lakin "Derviş yoksa para da yok" türünden imalar "hakiki bir siyasi anlaşma" g"rüntüsü veriyor.Ve ne yazık ki, onlar "yle konuştukça Dervişimizin kılıcı üzerinde başka bir beyliğin damgası parıldıyor. candundar@superonline.com Prof. Dr. ™mer Lütfi Barkan' ın, 1942 yılında Vakıflar Dergisi' nde yayımlanan makalesi (Cilt II, ss. 279 - 386) "İstila Devirlerinin Kolonizat"r Türk Dervişleri" başlığını taşıyor.