Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ada SUUDİ ARABİSTAN, ZOR GÜNÜNDE YARDIM İÇİN TÜRKİYE'YE ŞART KOŞMUŞTU: Bu muhabbetin tarihi kökenlerini ve Suudi cenahından gördüğü karşılığı, 33 yıl önceki bir başka ziyaretten hatırlatmak istedim.Çünkü dünü hatırlamak, bugünü anlamayı kolaylaştırır. Bugünlerde arşivden gidiyoruz. Bu 10 Kasım'da, Cumhurbaşkanı dahil cümle devlet ricali, çağrı üzerine ve protokol kurallarını yerle bir etme pahasına Suudi Kralı Abdullah'ın oteline koşturdu ya... Sene 1974...Petrol krizinin can yaktığı yıl...Ocak'ta koalisyon kuran CHP-MSP hükümeti, elektriğe, akaryakıta zamla işbaşı yapıyor. Ekonomik darboğaz yaklaşıyor. Petrol ve para lazım.Başbakan Yardımcısı Erbakan, "Ben hallederim" diyerek hemen sonra soluğu Suudi Arabistan'da alıyor. Petrol İşleri Bakanı Yamani ile görüşüyor. Destek istiyor.Ecevit, ortağının yapacaklarından kuşkulu; attığı her adımdan haberdar olmaya çalışıyor. O yüzden görüşme tutanaklarını istiyor.Ve zabıtları okuduğu zaman şoka uğruyor. Ecevit'i şoke eden görüşme "Erbakan'ın Arabistan ziyareti zabıtları"na, Rıdvan Akar'la birlikte "Karaoğlan" belgeselinin hazırlıkları sırasında, Ecevit'in izniyle çalıştığımız evindeki özel arşivinde rastlamıştık. Erbakan 29 Nisan günü Yamani ile görüşmüştü. Görüşmede kraliyet ailesinden, Arabistan Büyükelçisi Anas Yasin de bulunmuştu.O görüşmede Erbakan'ın petrol ve kredi taleplerini dinleyen Yasin, "Yarın Kral Faysal'la görüşür, size bilgi veririm" demişti. Ama 30 Nisan Salı günü gelen cevap pek ümitvar değildi. Kral, talepleri Prens Fahd'a yönlendirmişti. Erbakan oyalandığını anladı ve bunun üzerine o "hicap verici" diyalog başladı.Tutanaklardan okuyalım: Kral başından savınca... ERBAKAN'DAN BÜYÜKELÇİ'YE: Para vermezseniz Türkiye Batı'ya yanaşır "Sayın Büyükelçi! Burada bulunan büyük heyetimizle beraber Suudi Arabistan'a gelirken çok şeyler bekliyorduk. Nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan 40 milyonluk Türk milleti de bu ziyaretten çok şeyler bekliyor. Şimdi bu büyük ümitler karşısında eli boş olarak dönemeyiz. Mutlaka bir şeyler götürmemiz lazım. Götüremezsek Türkiye'de durum çok feci olur ve bundan böyle Suudi Arabistan ile dostluğumuz hakkında milletimize bir şey söylemeye yüzümüz tutmaz." Erbakan'ın krokisiErbakan bu girizgahtan sonra önündeki kağıda bir kroki çizdi. "Türkiye", "Batı" ve "Suudi Arabistan" sözcüklerini kâğıda üçgen şeklinde yerleştirip dedi ki:"Bu krokide anlatmak istediğim husus şudur: Suudi Arabistan Türkiye'ye istediği petrolü ve krediyi verirse Türkiye'yi kendine ve dolayısıyla Arap ve İslam ülkelerine çeker. Vermediği takdirde Türkiye, arzu etmediği halde, yüzünü Batı'ya çevirir, oraya bağlanır ve oradan Türkiye'nin kurtarılması mümkün olmaz."Ricayla karışık bu tehdit, Büyükelçi'yi hiç etkilemedi. Yasin, Riyad'da petrol ve kredi talebiyle bekleyen toplam 9 heyet olduğunu söyledi:"İsrail'le ilişkisini kesen Gine Başbakanğına bile kredi veremedik. Talepleri önemine göre sıraya koyuyoruz" dedi.Bunun üzerine Erbakan dozu yükseltti:"Öyle anlaşılıyor ki siz durumu anlamadığınız için Türk milletiyle olan bağlarınızı bilerek koparacaksınız. Halbuki, buraya gelmeden evvel Suudi Arabistan'ın şuurlu bir ülke olduğuna inanıyorduk. Türk milletinin sıkıntılarını bildiğinize inanıyorduk. Şimdi görüyoruz ki bu düşüncelerimizde yanılmışız."Durumu açıklayayım: Yahudiler, yani Siyonistler uzun yıllardan beri Türk milletine hükmediyor. Büyük baskılar altında bulunduruyor. 40 milyon Müslümanı büyük bir hapishane koğuşuna tıkıp nefes aldırmıyor. Biz, millet olarak uzun yıllardır bu hapishaneden kurtulmak için çırpınıyoruz. Gösterdiğimiz bu büyük gayret neticesinde hapishane koğuşunun bir duvarını deldik. Şimdi elimiz dışarıda, 'Belki bir dost yardımımıza koşar da koğuşun kilidini açmamıza yardım edecek bir demir parçasını elimize verir' diye hâlâ bekliyoruz." Yardımların bedeli...Üslup sertleşince Büyükelçi de yardımlarının bir bedeli olduğunu, pek de diplomatik olmayan bir dille hatırlattı:"Beyefendi, bunu söylüyorsunuz ama Kültür Anlaşması'ndaki 'iki Müslüman millet' ibaresine itiraz ediyorsunuz. 'Müslüman' kelimesini kaldırdınız. 'İslam Konferansı' ibaresini de kaldırmak istediniz. Suudi Arabistan olarak, bu iki ibare bizim için çok büyük önem taşır. Bu hususta Kral hazretlerinden kesin talimat var: Yabancı ülkelerle akdedeceğimiz anlaşmalarda bu iki ibareyi bulundurmak mecburiyetindeyiz. Bizim ana davamız budur. Bunlar olmadığı takdirde işler ters gider." Çirkin pazarlık Erbakan, yardım koşullarını açıklayan Suudi muhatabına "Önce para, sonra ana dava" anlamına gelen şu konuşmayı yaptı:"Size söyledim: Hapishane koğuşunun kapısını açmamıza yardım edecek, biraz evvel bahsettiğim demir parçasını verdiniz mi, durumumuz kendiliğinden değişir. Hem de çok değişir. Mesela, biz sizden 1 milyar dolarlık kredi istiyoruz. Bunu 3-4 yıla paylaştırmak mümkün. 1974 yılı içinde 250 milyon verirseniz, aynı sene Türkiye'nin İslam Konferansı'na tam üye olarak katılmasına vesile olursunuz. Ertesi sene 250 milyon dolar daha verirseniz, Türkiye İsrail ile olan ilişkilerini keser. Ve durum, iki memleket arasında ve dolayısıyla diğer Arap ve Müslüman ülkeleri arasında geniş adımlar atarak büyük ilerleme kaydeder; bu durumda Türkiye'yi kelimenin tam manasıyla kazanmış olursunuz." Yasin bu vaatten etkilenmedi. "1 milyar vermezler, belki 250 milyon verirler. Prens Fahd'la görüşüp size sonucu bildiririm" dedi. Ama Erbakan Türkiye'ye eli boş dönme niyetinde değildi. "Şimdi veremezlerse de kısa zamanda vereceklerine dair bir taahhüt" rica etti. "İsterseniz bu taleplerimizi içeren bir mektubu hazırlar size veririz" dedi.Cevap, hiç de dostane değildi:"Prensle yapacağım görüşmeden sonra mektubu hazırlayıp hazırlamayacağınızı söylerim. Mektubu alamazsam, bir araba yollayıp aldırırım. Şimdi saat 12'ye 10 var. 12'ye kadar gitmezsem Prens'i kaçırırım. Müsaade ederseniz gideyim."Erbakan "Pekala, sizi bekliyoruz" dedi. 'Müsaade edin gideyim' Görüşmenin tutanağını tutan diplomat, zaptın altına şu notu düştü:"Büyükelçi Yasin, Sayın Erbakan'ın odasından ayrıldığında otelin giriş kapısına kadar birlikte gittik. Suudi Arabistan'ın bu şartlarda Türkiye'ye ne petrol ne kredi verebileceğini, Türk heyetinin bu davranışla Suudi Arabistan'a emrivaki yapmak istediğini, fakat başarıya ulaşamayacağını söyledi."Bundan 33 yıl sonraki, 10 Kasım 2007 görüşmesinin tutanakları da bir gün ortaya çıkar mı acaba?.. can.dundar@e-kolay.net 'Emrivaki işe yaramaz'