Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ada Partililer, en çaresiz dönemlerinde çıkagelen "Paşa'nın oğlu"nu o kadar çok seviyorlardı ki, gördükleri yerde bacaklarına dalıp omuzlara alıyorlardı.Zavallı Erdal Bey, çaresizce havalanırken "Yapmayın, etmeyin" diye sesleniyor, "Sosyal demokratlık eşitlik demektir. Kimse kimseden üstün değildir" diye laf anlatmaya çalışıyordu.Dinleyen kim!* * *Sonra bir kış günü gittiği Kars'ta, karda yürürken ayağı kaydı, düştü.Yanındakiler hemen koluna girdiler, kaldırmaya çalıştılar, kaldıramadılar.Onların çaresizliği, kendisine bir fikir verdi.Omuzlama meraklısı partililere direnmenin yolunu bulmuştu.Artık birileri bacaklarına hamle edince kendini yere atıyor, boylu boyunca yatıyordu. O andan itibaren çevresindekilerin yaşadığı şaşkınlığı kendisinden dinlemiştim:"Önce düştüm ya da bayıldım zannediyorlardı. Sonra kaldırmak için bacaklarımdan tutuyorlar; bacaklarım kalkıyor, başımdan da tutamıyorlar. Anlıyorlar ki, mahsus yapıyorum, vazgeçiyorlardı. Biraz üzerim çamur oluyordu, ama bu taktikten sonra bir daha kaldırmaya çalışmadılar."* * *Herkesin yükselmek için birbirinin omzuna bastığı siyaset dünyasında eşitlik uğruna çamura bulanmaktan yüksünmeyen bir ışıktı Erdal İnönü... Sönmesi, zaten alacakaranlıktaki siyaset semalarını hepten kararttı.Ne ilginçtir ki, tıpkı Ecevit gibi o da, baba mesleği politikaya kerhen ve sevmeden girmişti."3 ay dayanamaz" denilen koltukta 12 yıl kalmış ve fırtınalı bir dönemde dümenine geçtiği gemiyi, salimen ve zaferle durgun sulara çıkarmıştı.O 12 yıla sığdırdığı ders, siyasetin koltuk hırsı olmadan da yapılabileceği, hatta böylesinin çok daha cesur ve başarılı olacağıdır.Hem en zor döneminde sosyal demokratlara bir daha göremeyecekleri bir birliktelik ve başarı yaşatmış, hem en yürekli açılımlara imza atmış, hem politikaya zarafet ve tebessüm katmıştı.* * *En unutamadığım görüntüsü, Meclis'in Bakanlar Kurulu sıralarında, bir yandan boş nutuklara kulak kabartırken, öte yandan önündeki kâğıtta fizik problemleri çözerkenki halidir.Aslında daha çok fizikçiliğiyle tanınmayı ve anılmayı isterdi.Meslek seçeceği zaman İsmet Paşa "Aileye bir politikacı yeter. Şimdi ülkeye âlimler, sanatçılar lazım" demişti.Büyük oğlu Ömer mühendislik okumuştu. Erdal fizik, Özden ise dil ve edebiyat okuyacaktı.İktidar bitince evlerin tenhalaştığını, siyasetin vefasızlığını çocukluk anılarından, babasının Atatürk'le küs olduğu dönemlerden biliyordu.Eşi de uyarmıştı kendisini:"Siyaset nankördür. İktidardayken herkes yanındadır. Sonra ayrılıp hasta olsan yanında kimse kalmaz" demişti.Bunun doğruluğunu da bizzat yaşayarak gördü.* * *Siyasete kazandırdığı insan sıcaklığını, akılcılığını, zarafetini, cesaretini, kibarlığını, nüktedanlığını çok özleyeceğiz.Bu kez taktik değil, gerçekten uzandı; itiraz edemez.Doyasıya omuzlara kaldırmanın zamanıdır. can.dundar@e-kolay.net Erdal İnönü, 1980'lerde politikaya girdiğinde, kendisine kızan askerlerden çok, kendisini seven "aslan sosyal demokratlar"la uğraşmak zorunda kalmıştı.