"Pearl Harbor" Titanik seyircisinde keşfedilen o susamışlığa y"neldi. Ama sonuç, gişe "nünde büyük bir yıkım oldu.Pahalı bir prodüksiyonla çekilen ve tantanalı bir kampanyayla vizyona sokulan "yılın filmi", hiç iş yapmadığı gibi, alay konusu oldu.Bir Amerikalı eleştirmen "Film 3 saat sürüyor, çünkü hep ağır çekimde ilerliyor" diye yazmıştı. Bir başkası "Hala izlemediyseniz videosunu deneyin. İleri sararak daha kolay izleniyor" dedi.* * * "Titanik", çağımızın telaşlı - yorgun aşıklarının, güvertede koklaşmalı eski moda aşk hikayelerine ne kadar susadığını g"stermişti bize... Titanik' ten çok Top Gun' ı çağrıştıran, aşkla soslandırılmış bir milliyetçilik filmi...Japonlar, film başladıktan 1 saat 20 dakika sonra saldırıyor ve ardından 40 dakikalık bir "Havai fişek g"sterisi" geliyor. Kara bakışlı Japonlar, aydınlık yüzlü Amerikalıları gafil avlıyorlar, neyse ki, "bizim çocuklar" çabuk toparlanıp hiç olmazsa bir - iki Japon uçağı indiriyorlar. "Bizim çocuklar" dediğim başroldeki jet pilotu iki arkadaş... "Esas oğlan", hemşireye aşık oluyor. Sonra harbe gidiyor. Uçağı düşüyor. Esas oğlanın en yakın arkadaşı, esas oğlanın kız arkadaşına kara haberi veriyor. "šzüntüden" uçağın hangarında sevişmeye başlıyorlar.Fakat heyhat!..Tam işi pişirmişken esas oğlan, "Ben aslında "lmemiştim" diye çıkageliyor. Durumu g"rünce üzülüyor biraz tabii... En yakın arkadaşıyla "it dalaşı" na girişiyor. Sonra konuyu kapatıyor, ikisi birleşip Japonlarla it dalaşına girişiyorlar. Bu sefer arkadaşı "hakkatten" "lüyor.Film bitiyor.* * * Film Critic' te yazan Christopher Null "kolektif hafızamızın Disneyleştirilmesi y"nünde yeni bir adım" diye tanımlıyor filmi...Eleştiriler daha çok filmin bildik klişelere başvurmasında, tarihsel gerçeklikten uzak olmasında, savaşın dehşetini sıradan bir fon olarak kullanmasında yoğunlaşıyor.Ancak geçen gün konuştuğum bir sinema ustası, Pearl Harbor'un gişe yenilgisine daha ilginç bir yorum getirdi: "Sinema seyircisi perdedeki kahramanla "zdeşleşmek ister. Burada kahraman hangisi: En yakın arkadaşının "ldüğünü "ğrenince sevgilisiyle yatan genç mi? Sevgilisini kaybettikten sonra onun en yakın arkadaşıyla kırıştıran kız mı? Yoksa sevgilisine el koyan arkadaşını 'Neyse olmuş bir kere' diye affeden esas oğlan mı...?" Aynı usta, bir başka "rnekle güçlendirdi tezini: "Ghost filmi niye tuttu? Çünkü kahraman, "ldükten sonra bile sevdiği kıza sarkan adamın yakasını bırakmadı". Türk seyircisi de Eşkiya' da 35 yıl sevdiği adamı bekleyen suskun kadını sevmemiş miydi?* * *Peki gerçek hayatta var mı b"yle aşklar?..İnsanlar bir sevgiliyi 35 sene bekliyorlar mı?Bunu sorunca, "İşte sinema bunun için var" dedi Usta; "İlk fırsatta arkadaşının aşkına sulananların çoğaldığı bir çağda seyirci, hayatında tadamadığı şeyi perdede g"rüp mutlu olmak istiyor." Beyazperde bir aynaya d"nüşüp bize bizi g"sterdiğinde buna tahammül etmek zorlaşıyor.O yüzden bir gemi güvertesinde rüzgarı kucaklayarak sarılan bedenler, 35 yıl beklenen sevgililer, "lümden sonra bile yaşayan aşklar sarmalıyor seyirciyi...Hayatın içindeki aşk azaldıkça, perdedeki hepten kıymetleniyor. candundar@superonline.com Ben yine de sinemada izlemeyi tercih ettim ve sinema eleştirmenlerinin s"zünü dinlemediğime pişman oldum.