Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1980’lerde Türkiye’de Güney Kore mucizesinden söz edilirdi hep... “Adamlar yapmış”tı.
Kore, batının ilimini, teknolojisini almış, ama geleneksel değerleriyle doğulu kalmayı başarmıştı.
Bu mucizevi formül, onları uçurmuştu.
Modelin arkasında işçiyi robotlaştırıp en küçük itirazı ezen bir diktatörlük olduğu söylenmezdi pek... Ekonomik rakamlar öyle büyüleyiciydi ki...
Bense “Güney Kore modeli” denince “Bakire şişme bebek” gibi bir şey düşünürdüm hep:
Batı teknolojisi... Yani şişme bebek...
Geleneksel değerler... Yani bekaret...
Ve güçlü iktidar... Yani üzerindeki erkek...

Kınalı bebek
Bakire kızımızın Türkiye’ye gelişi 1990’ların başıdır sanıyorum.
Şişme bebek önceden vardı, ama Türkiye pazarı için “bakire olanı” o yıllarda çıktı.
Önce gazete ilanlarında boy gösterdi.
Sonra, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kapışıldığı söylendi.
Bunun da ağzı açıktı, boş bakışlıydı, lateks dokuluydu ama gereken yerinde ince elastik maddeden yapılmış bir zar vardı.
1,5 milyona bu bakireyle yatmak mümkündü.
Hatta azcık daha paraya kıyılırsa “boyalıları” da satılıyordu.
Fazla yüklenince elastik madde deliniyor, boya akıyor; yani şişme bebeğimiz kanıyordu.
Damatlar için de çarşafı kapıp çatıya dikmek mümkün oluyordu.

Erken şişiren...
İlk çıktığında geyiğini yapmıştık:
“Yakında zarı bozuk çıktığı için hançerlenen ya da boyası fazla aktığı için acile yetiştirilen şişme kızlar görürüz” diye...
Hatta bekar evlerinde “erken davranan”ın, evin diğer sakinlerince “ırz düşmanı” ilan edilebileceğinden, bekareti bozulmuş şişme kadınlar uğruna namus cinayetlerinin başlayabileceğinden endişelenmiştik.

Üretim hatası
Heyhat!
Bizim geyik gerçek oldu.
Geçen hafta Sabah’ın Ankara ekinde Hayrettin Bektaş’ın haberinde okudum.
Çankaya Belediyesi tüketiciler için bir “Hakem Heyeti” kurmuş. Tüketici şikayetlerini alıp çare arıyorlarmış. Yılda ortalama 10 bin başvuru yapılıyormuş.
En ilginç başvuru emekli bir devlet memurundan gelmiş.
Tüketicimiz, seks malzemeleri mağazasından şişme kadın almış. Sonra da heyete başvurarak parasının iadesini istemiş.
Gerekçesi mi?
“Satarken bana bakire olduğunu söylediler. Bakire çıkmadı. Hayal kırıklığına uğradım. Kandırıldım.”

“Pıssss” sesi paniğe mi yol açtı?
İnsan gülemiyor bile...
Eh amcacım! Paraya kıyıp kızın plastiğini almışsın. Paketi ihtimamla açmış, dilberi üfleyerek canlandırmışsın.
Lateks tende vazelinli dokunuşlar yapmışsın.
Artık bundan sonra o naylon ilişkide bile bekaret sormak, delikli balonun dahi kız oğlan kızını aramak niye?
İnsan, emekli amcanın o hiddetle yengenin karnına bıçağı batırdığını ve çıkan “pıssss” sesinden panikleyip kutusuna kaldırdığını düşünüyor ister istemez...
Muhtemelen sonra “Kızınız bakire çıkmadı” diye yeni gelini baba evine yollayan kocalar gibi “kullanılmış kız”ı belediyeye şikayet etti.

İktidar balonu
Teknolojinin kültürel uyumuna eşsiz örnek...
“Dili titreşim ayarlı, gözleri oynayabilen, üç işlevli yatak arkadaşı”na lastikten bekaret kemeri takılması, insanın damağında, üzerine dantelalı örtü serilmiş bilgisayar ya da nazar boncuklu yarış arabası tadı bırakıyor.
Ama düşündürücü aynı zamanda da...
Ananevi bağnazlığın, mütemadi kadınsızlıkla buluşmasından zuhur eden acıklı bir cinsel bulamaç...
Kadının hem bakiresini hem seksisini arayan erkeğin trajik ikilemi...
“Başım ağrıyor, bu gece olmaz” demeyen, istenen pozisyona giren, her ezaya razı olduğu halde ertesi sabah ağzını açıp (pardon; konuşup yani) şikayet etmeyen, erkeğin iktidarını da küçümsemeyen bir kadınla olmanın ferahlığı...
Adamlar yapmış.
Bir de bozuk çıkmasaymış..