Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bu cümleyi anlayabiliyor insan... Eşini ikinci bir insanla bile paylaşmak istemeyen bir kadının onu bir ülkeyle ya da doktorlarla paylaşması zor olsa gerek.
Liderler, kadınları, sağlıkları ve doktorları üzerine yakın tarihten birkaç hatıra nakledeceğim size...
***
Cumhuriyet ilan edildikten 2 hafta sonra çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa üst üste 2 spazm geçirdi. Doktoru Neşet Ömer (İrdelp) Bey acilen İstanbul’dan gelip onu muayene etti ve "Yorgunluk" teşhisi koydu.
Gazi, 11 - 17 Kasım haftasını dinlenerek geçirdi. Ama yetmedi.
Eşi Latife Hanım’ın yakın denetimine rağmen perhize uymuyor, 10 sigara sınırını zulasından sigara aşırarak deliyor, yine çok çalışıyordu.
Bunun üzerine Latife Hanım, onu alıp İzmir’e kaçırdı. Hem de - tam Cumhuriyet ilan edildiği dönemde - 50 günlüğüne...
Kemal Paşa 1924’ün 1 Ocak - 23 Şubat arasını, Göztepe’deki Köşk’ünde dinlenerek geçirdi.
Sonraki yıllarda yorgunluk ve sofra âdeti sürünce Latife Hanım -sevmediklerini eve sokmamaya gücü yetmese de - birkaç kez Ata’nın sağlığı gerekçesiyle sofraya müdahaleye kalkışmış, ancak bu yüzden sevdiği adamı hepten kaybetmiştir.
***
50 yıl sonra, 1973’te bir başka Köşk, bir başka kadın:
2. Adam’ın son günlerinde Mevhibe İnönü’yü kızı Özden Toker’in günlüğünden okuyoruz:
"Pembe Köşk’te yeni bir hayat başlamıştı. Her gün Yüksek İhtisas Hastanesi’nden veya Ankara Tıp Fakültesi’nden bir doktorla, bir hemşire geliyordu. 24 saat nöbet tutuyorlardı. (...) Doktorlar, babamın yanına kimsenin çıkmasına müsaade etmiyorlardı. Bize de ‘Yanında hepiniz birden durmayın. Sırayla girin’ diyorlardı. Doktorların her dediğine boyun eğen annem, bir tek buna itiraz ediyordu. Gerçekçi bir kadındı. Ümit kalmadığını hissediyor, babamdan hiç ayrılmak istemiyordu. Bizi de sık sık babamın yanına çağırıyordu. ‘Onu bir daha nerede bulacaksınız, bir istediği varsa söylesin’ gibi şeyler mırıldanıyordu". (Metin Toker, İsmet Paşa’nın Son Yılları, Bilgi. 1993. s.336).
***
Şimdi de meslektaşım Mehmet Çetingüleç’in "Rahşan"ından bugüne ışık tutan satırlar: (Sabah Y. 2000. S. 270)
"Rahşan Hanım, bugüne kadar doktor yüzü görmemekle övünüyor. Diş ve göz dışında doktora gitmeyen Rahşan Ecevit, sağlıklı yaşamanın temel koşulunu ‘hastalığı vücuduna değdirmeme’ olarak adlandırıyor ve bu tanıma açıklık getiriyor:
"Biz, hastalığı vücudumuza değdirmeyiz. Yani sorunları dinler, öğrenir, ama bu sorunlar yüzünden kendimizi hasta etmeyiz. Çünkü, sürekli hizmet edebilmek için sağlıklı olmak gerekiyor."
***
Ve son satırlar 12 Eylül sonrası, hapishanedeki Bülent Ecevit’ten Rahşan Ecevit’e:
"Burada bana garip bir şey oldu: Senin istediğine uyarak kendimi yormamaya çalışıyorum. Daktilonun başında koştururken yorulduğumu veya sıkıldığımı sezince ‘Niye koşturuyorsun’ diyorum, ‘Git şu yatağa biraz uzan, bir roman oku, koy teybini bir Vivaldi dinle!..’ ilkin bu telkinime uyarken müthiş vicdan azapları duydum. Sanki ben ha bire koşturmazsam dünya duracakmış da bundan ben sorumlu olacakmışım gibi bir duygunun tüm benliğimi sardığını fark ettim. Ama her seferinde mantığımı işleterek, öyle bir duyguya kapılmanın saçmalığını, hatta biraz da kendini fazla önemsemek olduğunu hatırlattım kendime... Dinlenebilmeye, sıhhatlenmeye başladım.
(Sen de) ben cezaevine girmeden önce bana ‘Artık koşuşturma’ diye çıkıştığını unutma. Kendine de hatırlat. Böylesine yavaştan alan bir topluma öylesine koşuşturmak biraz komik de oluyor. Biz alıp başımızı bir koşu gidiyoruz, sonra geriye bakıp, arkadakilerin neden o kadar geride kaldıklarına şaşıyoruz. Gideceği istasyona daha erken varmak için trenin içinde koşan yolcuya benziyoruz. Sonra da aynı istasyona biz nefes nefese, kan ter içinde, ama tüm öteki yolcular dinlenmiş ve pür sıhhat iniyoruz, aynı anda. Bu saçmalık değil mi?
Haydi benim Rahşan’ım.. Toparla kendini! Seni dün gördüğüm hale geleceksen dünyayı kurtarmak benim işime gelmez. Beceremem de zaten..."
NOT: Dünkü yazımda Ankara Körfez Lokantası’nın bulunduğu 70 yıllık binanın yakında yıkılacağından söz etmiş ve perşembeye randevu vermiştim. TMMOB Mimarlar Odası "Perşembe çok geç olabilir" açıklaması gönderdi. Kent hafızasının tanıklarından birini daha kaybetmeme kampanyası için Körfez’severleri yarın 12.30’da lokantaya bekliyorlar.