Ada Bundan tam 140 yıl önce de Sultan Abdülaziz gitmişti Paris'e... yine Expo için... yine 70 kişilik bir heyetle...İlk kez bir Osmanlı Sultanı, gezi amacıyla Avrupa'ya gidiyordu.O geziye ait hatıraları yayımlayan Cemal Kutay'a göre, ("Abdülaziz'in Avrupa Gezisi", Boğaziçi Y., 1991) Sultan ve heyeti, sergiyi gezerken çıplak heykellerle de karşılaşmıştı. İstanbul Şehreminisi Ömer Faiz Efendi, oradaki tabloyu günlüğüne şöyle yazmıştı:"İmam-ı Sani Hasan Nami Efendi'ye usulca sordum:'- Efendi hazretleri bunlara bakmak haram mı günah mıdır?'Yüzüme öyle bir baktı ki, cevaba lüzum kalmadı. Hoş benim için fetvaya lüzum yoktu. Ben, güzele bakmanın sevap olduğuna inanmış hakiki bir Müslümandım ve bin bir şükür ki softa değildim."* * *1867'nin üzerinden 140 yıl geçti. O gün, İstanbul Belediye Başkanı'nın şikâyet ettiği softalık, bugün Gaziantep'te bir nü sergisinin tablolarına tül sarıyor.12 Mart'ın Başbakanı Nihat Erim, "gereğinde demokrasinin üzerine bir şal örtülebileceğini" söylüyordu. Ona "Şallı demokrasi" dendi.Bugün, "Gereğinde tabloların üzerine bir tül örtülebilir" noktasına geldik.Buna da "Tüllü sanat" denir.* * *Bütün softalığa rağmen, Paris gezisinden 16 yıl sonra 1883'te, resme tutkun Abdülmecid Efendi'nin de yardımlarıyla İstanbul'a "Sanayi-i Nefise Mektebi" (Güzel Sanatlar Okulu) açılmıştı. Ancak Avrupa'daki okullarda olduğu gibi çıplak modelle çalışmak isteyen resim öğrencilerine Mektep Müdürü Osman Hamdi Bey demişti ki:"Bu memleketin ruh-u ahvalini bilmiyorsunuz. Gidin Paris'te istediğiniz kadar nü resmi yapın." * * *"Memleketin ruh hali" 50 yılda değişti.Öyle ki, Müdür Osman Hamdi Bey'e çıkıp çıplak model talep eden öğrencilerden Hikmet Onat, 1935'te kendi atölyesinde, çıplak modelle fotoğraf çektiriyordu.Dikkat buyurun: Hanımlar şık, beyler kravatlı... Model, perçemiyle örtmüş yüzünü, ama alabildiğine doğal ve havalı...Sadece bu fotoğraf değil, Halife Abdülmecid'in nü tabloları ya da Nâzım'ın annesi Celile Hikmet'in 1947 tarihli "Hamamda Yıkanan Kadın" tablosu da sansürlenmemişti bu ülkede...* * *Şimdi sansürlenmesinin çeşitli nedenleri var:Devrimin hızı kesildi, bir...Taşranın taassubu iktidara geldi, iki...İktidar (ya da mahalle) baskısı, sanatçıyı korkuttu ve kendi tablosunu örtmeye zorladı, üç..."Nefse itimat" azaldı, dört...Ben, giderek yayılan "örtünme ya da örttürme ihtirası"nda, bunlara eklenecek bir unsurun daha rol oynadığına inanıyorum:Pespayeleşme...Özellikle TV ekranında insan vücudunun ticari teşhiri o kadar yaygınlaştı ki, adeta bununla yarışan bir kapanma dürtüsüne yol açtı.Yarışmalarda don indirmeye varan bir densizlik, tutuculuğu besledi ve üzerine tül örtmeden ekrana bakamayan kesimler doğurdu.* * *Bugün bir sanayi kentinin sanat atölyesinde bir sanatçı, "softalık korkusu"yla tablolarını tülleme ihtiyacı duyuyorsa ve bu baskı, "münferit" bir olay olarak kalmıyor, tükürülen heykeller, basılan sergiler, sansürlenen reklamlarla giderek yaygınlaşıyorsa, (pespayeliği eleştirirken) sanata ve sanatçının özgürlüğüne sahip çıkmanın zamanıdır.Unutulmamalıdır ki, "tüllü sanat", "şallı demokrasi"nin ikizidir. can.dundar@e-kolay.net Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Expo fuarı için 70 kişilik bir heyetle Paris'e uçtu dün...