Ada Yatağından çekilmiş sular gibi ricat etmiş bir imparatorluğun izini sürdüm; yitik bir dostu ararcasına...Ahfadın kadırgalarını saldığı nehirlerden, otağlar kurduğu steplerden, at sürdüğü tepelerden geçtim.Hala ondan adlar taşıyan limanlara, ondan "ah"lar taşıyan insanlara rastladım.Efsaneler yüzüyordu Tuna'da... kan akıyordu. Derinlerinden kargı sesleri, zafer naraları geliyordu. Bir delta kıyısında yanık sesli bir kadın, harbe giden yiğidine ağıt yakıyordu:"Alişim yatır yol başında / Benleri var sol kaşında / yazık oldu genç yaşında / görmedin mi ah civan Alişim'i Tuna boyunda..."* * *Aynı içli sesi, yolda bir gazete sayfasında işittim.Star Sabah, Yıldız İbrahimova'ya "yitik bir dost"u sormuştu.Eşi Ali Dinçer'i kaybettikten sonra ilk kez, doğduğu topraklara, müzik yapmaya gidiyordu İbrahimova...İnci Döndaş'a, eşini son görüşünü anlatıyordu.Tarih, 14 Nisan'mış.Ali Dinçer'i yoğun bakıma alıyorlarmış.Elmacık kemiklerinden taşan gülümsemesini ve gözlerindeki umut ifadesini yüzündeki maske örtememiş.Sonra komaya girmiş.İbrahimova, yanına girmek için doktordan izin almış.Girince, "Bir şarkı söyleyebilir miyim" diye sormuş."Söyleyin" demiş doktor...İbrahimova, eşinin başucuna oturup, kolunu tutarak ona "Alişim"i söylemiş:"Alişimin kaşları kara / sen açtın sineme yara / bulamadım derdime çare / görmedin mi ah civan Alişim'i Tuna boyunda..."* * *Dinçer de muhacir ya; severmiş bu türküyü... güzel sesli eşinden hep söylemesini istermiş.Çıkışta doktor, "Ne kadar etkileyici söylediniz" demiş hayranlıkla..."Acaba beni duymuş mudur" diye sormuş İbrahimova...3 gün sonra yeniden yoğun bakıma girdiğinde bu kez gözleri kapalıymış Ali Dinçer'in...İbrahimova yine aynı türküyü söylemiş.Eşinin sesini duyunca çenesini türkünün senkronuna göre kımıldatmış Ali Dinçer...Biri sesinden şifa dilenerek, diğeri sedasını içine gömerek, birlikte söylemişler:"Evleri var hane hane / benleri var dane dane / saramadım kane kane / görmedin mi ah civan Alişim'i Tuna boyunda..."Bir gün sonra göçmüş Ali Dinçer...* * *Tuna boyundaydım geçen hafta boyu...Balkanlara can veren bir nehrin kollarına saldım kendimi...Kanıyordu Tuna; ekseriyetle kahır, nadiren huzur kaydeden bir tarihin yatağında, kardeş kavgalarından, cenk yağmalarından, göç dalgalarından bitkin, kanıyordu.Dibinde kırık kargılar, suya düşmüş umutlar, vakitsiz yitmiş, peşinde dağlarca hasret bırakıp gitmiş muhacir dostlar yatıyordu.Eşine doyamamış bir kadının yanık sesi, harpten dönemeyen yiğidine ağıt yakanlarınkine karışıyordu:"Yazık oldu genç yaşında / görmedin mi ah civan Alişim'i, Tuna boyunda..." can.dundar@e-kolay.net Tuna boyundaydım geçen hafta boyu... Balkanlara hayat saçan bir nehrin kolları boyunca gezdim.