Ada Hangi sofraya otursanız, hangi toplantıya katılsanız, sanki bir bozgun karargâhındasınız:Son düşen kalelerin haberleri geliyor cepheden birer birer:Yargı da gitti.Medya da gitti.Türk-İş de gitti.YÖK de gitti.Her haber, manşet manşet karartıyor gözlerdeki yılgınlık bulutunu... Dokunsanız nimet değil, hezimet yağacak. Havada ağır bir teslimiyet kokusu var.***ODTÜ'de Erdal İnönü'yü andık önceki gün...Herkes onunla ilgili güzelim hatıralar anlattı. Kardeşi Özden Toker'in bir anısı, salonu güldürdü:Erdal Bey, sözlükte "merak" kelimesinin karşılığına bakmış. Okuduğuna inanamamış:"Üstüne vazife olmayan işlere karışmak...""Merak"ın böyle küçümsendiği bir "Herkes işine baksın" toplumu burası... Üstüne vazife olmayan işlere karışanların yadırgandığı, hatta yargılandığı bir coğrafya...Erdal Bey, hep "Merak edin" dermiş öğrencilerine...Sonradan karşılaştıklarına da "Ne keşfettin?" diye sorarmış."Batı'dan 300 sene geri kalmamızı, merak eksikliğine bağlardı" dedi Özden Toker...Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Mehmet Tomak da Erdal Bey'in bu "300 senelik fark"a değindiği bir konuşmasını hatırlattı.Şubatta İstanbul Kültür Üniversitesi'nden "onursal doktor" unvanı alırken şunları söylemiş:"800 yıl önce, 1100-1200'lerde Batı Avrupalılar İslam bilginlerinin kitaplarını tercüme edince görüyorlar ki, Doğu'da, o zaman İslam âlemi denilen bölgede bilim daha ileride... Sonra değişmiş bu durum... Bunu öğrenince kendi kendime dedim ki;"Yine değişir!""Bunun için yapılacak şey, bugünkü duruma bakmadan, 300 yıllık gecikmenin bize bıraktığı geri durumu düşünmeden, umutla bir şeyler yapmaya çalışmaktır." ***Başa dönersek:AKP, ikinci döneminde kadrolaşma atağına hız verdi. Neredeyse her iki seçmenden birinin oyunu almış olmanın şişinmesiyle, Cumhurbaşkanlığı'ndaki freni bertaraf etmenin güveniyle ve "Ben yaptım, oldu" cüretiyle gidiyor.Yargıda, medyada, dış politikada tehlikeli oyunlar oynuyor.Karşısında etkili bir muhalefet olmamasının keyfini sürüyor.Ama hem zaferle başı dönen AKP'nin, hem ümitsizce sinen muhaliflerinin unuttuğu bir gerçek var:Türkiye seçmeni 1991'den beri, "yüzer-gezer" hale geldi.2002 seçiminde, daha önce oy verdiği partiyi değiştirenlerin oranı yüzde 44'ü buldu.Yani seçmenin neredeyse yarısı, artık parti sadakatiyle oy vermiyor; o gün çıkarı kimden yanaysa, konjonktürel rüzgâr kimin yelkenini şişiriyorsa, ona veriyor.İş, o rüzgârı değiştirebilmektir."Nereye gidiyoruz?" diye panikleyip dövünmek yerine silkinip halkın karşısına güçlü bir iktidar alternatifi koyabilmektir."Bugünkü duruma bakmadan umutla bir şeyler yapmaya çalışabilmektir."Silkiniş çarelerini "merak" edebilmek, üstümüze vazife olmayan işlere karışabilmektir.Bunu yaparsak?Erdal İnönü'nün dediği gibi: Yine değişir. can.dundar@e-kolay.net Kesif bir umutsuzluk bulutu çöktü, ülkenin duyarlı insanlarının üzerine...