İş sözleşmesinin sona ermesinde karşılıklı iddialar devreye giriyor. İşçi haklı nedenleri olduğunu savunurken, işveren bu nedenlerin gerçek olmadığını belirterek, iş sözleşmesinin sona ermesini işçinin haklı neden bildirmeden feshi kısa tanımıyla istifa olarak bildiriyor. Bu durumda işçiye kıdem tazminatı ödenmediği gibi işsizlik ödeneği de bağlanmıyor. Bu durumda işçinin dava açmaktan başka çaresi kalmıyor. Fakat Yargıtay bu konuda hukuki yararı sorguluyor, hukuki yarar olmadığının tespit edildiği durumlarda tespit davasının reddedilmesi gerektiğine karar veriyor. Yargıtay’a göre; “İşveren tarafından SGK’ya bildirilen işten ayrılış kodunun düzeltilmesine ilişkin tespit davalarında güncel hukuki yararın varlığı, her somut olayın özelliğine göre ve dava dilekçesindeki talep dikkate alınarak tespit edilmelidir.”
İşçinin haklı fesih iddiası
Kanuna göre; işsizlik sigortası, “Bir işyerinde çalışırken, çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen, herhangi bir kasıt ve kusuru olmaksızın işini kaybeden sigortalılara
Türkiye, son yıllarda işgücü piyasasında yaşanan değişimlerle birlikte, istihdama katılımı artırmak için çeşitli aktif işgücü programları geliştirmeye devam ediyor. Bu kapsamda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından tasarlanan İşgücü Uyum Programı, iş arayan bireyler için önemli bir fırsat sunuyor. Programın, özellikle özel politika gerektiren gruplara yönelik olarak tasarlanmış olduğu görülüyor. Program, katılımcılarına işgücü piyasasına geçişte gerekli olan bilgi, beceri, çalışma alışkanlığı ve disiplinini kazandırmayı hedefliyor. Bugünkü yazımda sizlere İşgücü Uyum Programını anlatacağım.
İşgücü Uyum Programı, katılımcılarına sadece teorik bilgi sunmakla kalmıyor, aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliği, iş arama becerisi, iş ahlakı, motivasyon, stres yönetimi, etkili iletişim, bağımlılıkla mücadele ve finansal okuryazarlık gibi hayati konularda da eğitim veriyor. Bu eğitimlerin, katılımcıların hem kişisel gelişimlerine hem de profesyonel hayata adım atmalarına
Okulların açılması yaklaşınca özellikle çiftlerin her ikisinin de çalıştığı ailelerde okul sonrası çocuklarla kimin ilgileneceği planlanmaya başlandı. Bu noktada pek çok aile hem ev işlerine yardım edecek hem de çocukların okul çıkış saatinden anne – babanın eve geleceği saate kadar çocuklarla ilgilenecek bir kişi bulma telaşına girdi. Bu şekilde çalıştırılacak kişilerin ise günde 3- 4 saat bile çalıştırsalar sigortalarının yapılması gerekiyor. Aksi taktirde ailelerin idari para cezasıyla karşılaşma riski söz konusu.
Sosyal Güvenlik Kurumu 2014 yılında Ek 9 adı altında yaptığı düzenleme ile ev hizmetlerinde çalışanların sosyal güvenliğinin sağlanması noktasında çok önemli bir adım atmıştı. Bu tarihten itibaren evlerinde ev hizmetlisi çalıştıran kişiler, çalıştırdıkları süreye göre prim ödeyerek ev hizmetlilerinin sosyal güvencesini sağlayabiliyorlar.
10 günden azsa 2 yöntem var
Evinde ev hizmetlisi çalıştıracak kişinin öncelikle bu kişiyi kaç gün çalıştıracağını tespit etmesi gerekiyor.
İşçilerin gerek arabuluculuk vasıtasıyla yaptığı anlaşmalarda gerekse haricen yaptığı anlaşmalarda asıl anlaşma konusu alacaklar dışındaki olası taleplerinden vazgeçtiğine ilişkin hükümlerin bulunduğu görülüyor. Bu tür hükümlerin davadan feragat veya ibra olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Davadan feragat ve ibra yöntemleri üzerinde ayrı ayrı durulması gereken kavramlar. İki kavramın da işçinin olası alacakları üzerindeki etkisi riskli olduğundan kanunlarda ve yargı kararlarında sınırlayıcı düzenlemeler getiriliyor. Feragat bir kişinin beyanı ile hakkından vazgeçmesidir. İbra ise tarafların karşılıklı anlaşarak haklarından vazgeçmeleridir. İbra anlaşma ile yapılırken, feragat tek taraflı olarak yapılır. İkisi de bir hakkı sona erdirmektedir. Bu sebeple sıkı şartlara bağlı tutulmuştur. İş hukukunda ancak dava açıldıktan sonra yapılan feragatler geçerli sayılmakta, dava açma hakkından vazgeçildiğine dair feragatler geçerli kabul edilmemektedir. İbranın geçerli olması içinse fesih tarihinin üzerinden bir ay geçmesi,
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) tarafından yayınlanan Ücretlerin Vergilendirilmesi 2024 raporuna göre, işgücü geliri üzerindeki efektif vergi oranları 2023 yılında OECD genelinde yükselirken, enflasyon tarihi seviyelerin üzerinde kalmış. Birçok OECD ülkesindeki vergi sistemlerinin enflasyona tam olarak uyum sağlayamaması nedeniyle, OECD raporunda ele alınan 8 farklı hane tipinin tümü için ortalama vergi dilimi, çoğu durumda daha yüksek gelir vergileri nedeniyle 2022 ve 2023 yılları arasında ülkelerin çoğunda artmış durumda. Bu bağlamda, üst üste ikinci yıl, ortalama ücret düzeyinde vergi sonrası gelirler OECD ülkelerinin çoğunda azalmış olduğunu söylemek mümkün.
Ne anlama geliyor?
İstihdam üzerindeki yükler, hem bireylerin istihdam kararlarını ve seçeneklerini, hem de firmaların işe alım kararlarını, yani kaç kişiyi istihdam edeceklerini etkilemektedir. Ücretler üzerindeki vergi ve prim yükleri, başka bir ifadeyle vergi takozu (kaması - İngilizce tax wedge) toplam işgücü maliyetinin
Geçtiğimiz hafta YKS tercih sonuçları açıklandı. 802 bini örgün, 185 bini açık öğretim olmak üzere 987 bin genç üniversiteye yerleşti. Onlar için üniversite maratonu başlıyor. Ancak bir yükseköğretim kurumuna yerleşemeyen yaklaşık 700 bin genç var. Bu durumdaki gençlerin endişe etmelerine gerek yok. Sağlık hakkından yararlanma da iki yıllık muafiyet süresi söz konusu. Diğer yandan üniversiteye yerleşen gençlerimizden ölüm aylığı alanların da kredi ve burs başvurularından kaçınmalarına gerek yok. Bir yandan ölüm aylığı alınıp bir yandan burs almak mümkün. Gençlerimiz hem çalışıp hem ölüm aylığı da alabilirler.
2016’da yapılan değişiklik öncesinde liseden ya da üniversiteden mezun olan gençler mezuniyet sonrasında ebeveynleri üzerinden sağlık hizmeti almaya devam edemiyorlardı. Burada, yaş sınırı ve eğitime devam etme koşulu nedeniyle gençlerin gelir testine girerek GSS primini yatırması gerekiyordu. Değişiklik sonrasında söz konusu gençler için iki
2023 yılının aralık ayında yüzde 49 zamla asgari ücret 17 bin TL olarak belirlendi. Ancak yılbaşında yapılan yüzde 49’luk zam enflasyonist baskı içinde giderek eridi.
2022 ve 2023 yıllarında yılda iki kez asgari ücret zammı yapılması ve fiyat artışlarının devam etmesi sebebiyle 2024 temmuz ayında yeni bir zam talebi doğal olarak çalışanlarda ortaya çıktı. Ne var ki mevcut durumda böyle bir gelişme yaşanmadı.
Buna rağmen ülke genelinde halen 7 milyonu aşkın asgari ücretliyi ilgilendiren asgari ücret ara zammı talebi hiç şüphesiz gündem olmaya devam edecektir. Sendikalar da bu yöndeki taleplerini daha güçlü bir şekilde duyuracaklarını geçtiğimiz günlerde yaptıkları toplantılarla kamuoyuna açıkladılar.
Asgari ücretin artmaması sadece çalışanları olumsuz olarak etkilemedi, ayrıca birtakım sektörler özellikle bu durumdan olumsuz etkilendi. Bu sektörler genellikle hizmet sektöründe bulunan, daha çok insan gücü kullanan ve müşterileriyle yıllık sözleşme yapmış olan firmaları içeriyor. Nitekim
Türkiye’de taşeron çalışanlarının kamuda kadroya alınmalarından sonra kamu işçisi sayısı yaklaşık olarak bir milyon kişiyi buldu. Kadro kazanımı bu çalışanlar açısından elbette memnuniyet verici oldu. İlk olarak Yol- İş Sendikasının başlattığı mücadeleyle kazanılan davalar ve ardından 10 bin karayolları işçisinin kadroya alınması, kamuda 800 bine yakın yeni kadrolu kamu işçisinin önünü açmış oldu.
Bu kamu işçilerinin neredeyse tamamı sendika üyesi. Dolayısıyla toplu sözleşme sisteminin içerisindeler. Toplu sözleşme yapmak çalışanlar için çok önemli bir hak.
Nitekim 2023 yılında tarafların anlaşmasıyla kamu işçileri toplu sözleşme gereği yüzde 45 oranında ücretlerine zam aldılar. O dönem asgari ücret seviyesi kamu çalışanları için 15 Bin TL yapıldı, ayrıca bu rakamın üzerine yüzde 45’lik zam en düşük kamu işçisinin ücretini geçen yılın ilk altı ayı için 21 Bin 750 TL’ye yükseltti. Önemli bir kazanım yaşandı. Kamu işçisinin eline