Özgener aday olmalı. Çünkü...

2 Nisan 2011

Haziran’da çift seçim var. İlkinde seçmen, ülkeyi kimin veya kimlerin yöneteceğine karar verecek. İkincisinde futbolun paydaşları, Federasyon Başkanı ve ekibini belirleyecek.
Genel kanı, futbolla siyasetin iç içe geçtiği süreçte 12 Haziran’daki genel seçimin, futbolun da kaderini belirleyeceği yolunda.
Öyle ya, alışmışız iktidar kimi işaret ederse onu seçmeye!
Federasyon genel kurul tarihi ile ilgili henüz bir karar vermiş değil. Belki de, seçim sonucunda ortaya çıkacak siyasi tablonun netleşmesi bekleniyor.
Mahmut Özgener ise, tekrar aday olup olmayacağı konusunda ser verip sır vermiyor.
Önceliğinin, özel yaşamı ve ailesi olduğunu biliyoruz.
Bir dönem daha çalışmak ister mi? Kafası net değil.

Yazının Devamı

Arda’dan mesaj var!

30 Mart 2011

Geçenlerde “Arda artık espri bile yapmıyor” demişti Boros. Huzurun olmadığı yerde insanın yüzü güler mi? Son bir haftadır milli takım kampından gelen haberler ise çok farklıydı. Eski neşesine kavuşmuş, arkadaşlarıyla şakalaşan, yüzü gülen ve güldüren bir Arda profilinden söz ediyordu ortamı soluyanlar.
İşte o Arda, Avusturya savunmasının kilidini açarak, milli takımın yarışın içinde kalmasını sağlayan en önemli isim oldu. Belli ki hakkında yazılıp çizilenlerden bunalmıştı genç futbolcu. Gol sonrası basın tribüne gönderdiği mesaj ise ilginçti. Bana Emre Belözoğlu’nu anımsattı, lakin Arda’nın medyaya tepkisi çok daha masum ve anlamlıydı.
* * *
Hiddink dahil çoğunluğun kader maçı olarak baktığı Avusturya sınavında ay-yıldızlı ekibin tatmin edici, umut verici bir futbol sergilediğini söyleyemeyiz. Yeni bir jenarasyonun konuşulduğu A Milli Takım’da, Hamit, Nuri Şahin ve Mehmet Ekici gibi özel oyuncuların yeteneklerini kullanacak hamlelerden uzak kalması, kuşkusuz Hiddink’in taktik anlayışıyla bağlantılıydı. Oyunun kontrolü bizde olmasına karşın pas trafiğini kendi yarı alanımızda idare etmeye çalışmamız, topun kanatlara yeterince taşınamaması üretkenliğimizi kısıtladı. İlk

Yazının Devamı

Orhan, Fener’e gider mi?

26 Mart 2011

Orhan Şam futbol karakterini beğendiğim bir oyuncu. Talihsiz doping olayınının ardından “Ağabey umarım haksızlığa uğradığım en kısa sürede ortaya çıkar ve formama kavuşurum” diye dert yanmıştı.
Fenerbahçeli kadın basketbolcu Taurisi’nin, Hacettepe Üniversitesi Doping Kontrol Merkezi’ndeki tahlillerinde hata yapıldığının ortaya çıkmasından sonra, Orhan Şam’ın yüreğine su serpilmişti.
Gençlerbirliği kaptanına gerek disiplin kurulu aşamasında, gerek sonraki dönemde destek olup yol gösteren, ilginçtir dolaylı yoldan da olsa Fenerbahçe idi.
Bir haftadır Orhan Şam’ın, Fenerbahçe’ye transferi konuşuluyor.
Başkent ekibiyle 2012 Mayıs’ına dek sözleşmesi bulunan Şam’ın bu transfere sıcak baktığını biliyoruz.
Son üç ay içinde yaşanan olaylar ve gelişmeler, insanın aklına ister istemez Fenerbahçe - Orhan Şam yakınlaşmasının doping sürecinde başladığını getiriyor.

Yazının Devamı

Alanzinho ateşledi

21 Mart 2011

İlk yirmi dakika, Trabzonspor için kâbus gibiydi. Gençlerbirliği’nde rakip kaleyi gören futbolcu, mesafe tanımaksızın vurdu. İlkinde top kaleci Tolga’yı geçip direkte patladı. Arada savunma oyuncularından dönen toplar oldu. Nihayetinde çerçeveyi Cem Can buldu. Aslına bakarsanız, bu şaşkınlık sürecini en az hasarla atlattı bordo-mavili takım.
Trabzonspor’un Gençlerbirliği gibi diri ve mücadeleyi seven bir ekip karşısında oyuna ortak olması zaman aldı. Orta alanda yürüyen bir Jaja, pres yapmayan bir Colman’ın varlığında yük Selçuk’un omuzlarına bindi. Tayfun’un önünde görev yapan Serkan da yardımcı olmakta yetersiz kaldı Selçuk’a. Başkent ekibinin bu bölgeyi hızla geçmesi, Hurşut, Serkan ve Yasin gibi ani atağı seven isimlerin Trabzonspor savunmasını sık sık rahatsız etmesine yol açtı. Buna karşın ilk yarı boyunca yarattığı en ciddi gol pozisyonunun Jaja’nın kullandığı serbest vuruşta topun direkten döndüğü an olduğunu söylersek, Trabzonspor’un yaşadığı sıkıntıyı özetlemiş sayılırız.
Cezası nedeniyle maçı tribünden izleyen Şenol Güneş’in ikinci yarıda oyuna ilk müdahalesi Alanzinho’yu sahaya sürmek oldu. Brezilyalı futbolcunun rakip kaleye dikine driplingleri, Burak ve Umut’un

Yazının Devamı

Tahkim, özerklik ve sorumluluk

19 Mart 2011

Seksenli yılların sonları. Türk futbolu özerklik kavramına, özerklik Türk futboluna yabancı.
Hakkının yendiğini iddia edenler mahkeme kapısında.
Küme düşen takım ertesi gün hakim kararıyla ligde.
Siyaset ile futbolun kol kola girdiği, talimatla iş yapmanın federasyon yönetmenin icabı olduğu günlerdi.
Aradan çeyrek asra yakın zaman geçti.
Futbol ve siyasetin yolu bir kez daha kesişti.
Bu defa yeni senaryolar üretmek değil, futbolun temelini güçlendirmekti amaç.

Yazının Devamı

Demek ki, kulübe yetersizmiş!

13 Mart 2011

Serkan ile Burak cezalı, Engin ve Egemen sakat, geçen hafta öfkesini kontrol edemeyen Şenol Güneş ise tribündeydi. Hedefleri olan bir kulüp, hele hele şampiyonluğa koşan bir takımı varsa, niçin ara transferi yapar? Eksiğin, gediğin ve sakatın yerini doldurmak için değil mi? Ancak görünen o ki Trabzonspor’un devre arasındaki takviyeleri gerçekten isabetsiz ve yetersiz olmuş.
İşte Brozek kardeşler... Şenol Güneş’in Kasımpaşa maçındaki zorunlu revizyonunda forma bulan Polonyalılar bu şansı iyi değerlendiremedi. Sadece ikisi mi? Eski formunun yerinde yeller esen Yattara da dün akşamın kötüleri arasındaydı. Yaratıcılıktan son derece uzaktı. Bir daha böyle bir fırsat bulur mu? Kolay değil! Buna Colman’in ilk yarıdaki yüksek pas hatası, Umut’un alışılmışın dışındaki görev bölgesini yadırgaması eklenince erken gelen gole rağmen kolay gibi görünen maç sıkıntıya girdi.
Peki bu kadar aksayan bir takım nasıl oldu da kazanmayı bildi? Kolay teslim olmayacağını belli eden ve son dakikaya kadar beraberliği kovalayan Kasımpaşa karşısında, özellikle maçın son bölümlerinde savunmanın göbeğindeki Giray ve Glowacki’nin kritik müdahaleleri, uzun zaman sonra Serkan’ın yokluğunda görev alan

Yazının Devamı

Koyun can, kasap et derdinde... Ya MHK?

12 Mart 2011

Merkez Hakem Kurulu hakikaten işin suyunu çıkardı. Çuvalladıkça panikliyorlar. Panikledikçe komik işler yapıyorlar.
Trabzonspor ile Beşiktaş kulüplerinin haftaya damgasını vuran açıklamalarından sonra Oğuz Sarvan ve Yüksel Okçuoğlu biraderler ne yapmış, biliyor musunuz?
Tüm hakemlere “MHK olarak (Aslında O.Y. biraderler olarak demeleri gerekirdi) gerçeklik payı bulunmayan eleştirilerden etkilenmiyoruz. Sizin de bu eleştirilere kulaklarınızı tıkayarak gönül rahatlığı içinde maçlara çıkmanızı istiyoruz” diye birer elektronik posta göndermişler.
Aslında böyle bir kaos ortamında yapılması gereken neydi?
Hakemleri bir araya toplayıp, gözlerinin içine baka baka “Yanınızdayız. Size güveniyoruz. İşinizi yapın, sizi savunmayı da bize bırakın” demekti.
Demekti de, kendileri inansa söylemek istediklerine, sorun yok.
Hakem - yönetici ilişkilerini nasıl yozlaştırdılarsa, bir o kadar da yabancılaştırdılar.

Yazının Devamı

Emanet gitti, geldi

8 Mart 2011

İlk 20 dakikada iki farklı öne geçince bu maçı rahat kazanırız diye düşündü herhalde Fenerbahçeli futbolcular. Öyle ya, daha hiçbir şey oynamadan biri ofsayt tartışmalı, diğeri kaleci Serdar’ın neden olduğu penaltı golüyle öne geçmek, Trabzonspor’un Beşiktaş’ı yendiği haftada maçı stresten uzak oynamaları demekti sarı-lacivertli takım için.
Lakin doksan dakikayı bu mantıkla tamamlamanın mümkün olmadığını anlamaları için karşılarında teslim bayrağını erken çeken bir takım olması gerekiyordu. Gençlerbirliği’nin böyle bir niyeti olmadığını anlamak uzun sürmedi. Santos’un savunduğu sağ kulvarı son derece etkili kullanmaya başladı başkent ekibi. Orhan Şam ve Hurşut’un bindirmeleri gelen tehlikenin de sinyallerini verdi. Nitekim Orhan yine Santos’un müdahale etmekte geciktiği pozisyonda çok düzgün vuruşla topu Volkan’ın solundan ağlara yolladı. Golden sonra inisiyatif ev sahibi ekibe geçti. Fenerbahçe orta sahası top kontrol etmekte zorlanırken, ilk yarı boyunca sadece tek faul yapmaları son derece ilginç istatistikti. Emre oyunda yoktu. Savunmanın önünde görev yapan Mehmet Topuz’un fazla ileri çıkamaması, Alex’in ise Cem Can’ın markajında etkisiz kalışı Gençlerbirliği’nin hücumda

Yazının Devamı