Son zamanlarda izlediğimiz en ilginç maç oldu. Futbolu ve mücadelesi dışında hakem kararları, VAR müdahaleleri ile öne çıkan bir doksan dakikaya tanıklık ettik.
Trabzonspor adına var oluş savaşı idi. Rakibin kimliğinden çok ligin bu aşamasından sonra yarışa ne denli karakter koyacağı önemliydi. Son saniyede teslim oldu.
Geriye düştükten sonra Video Asistan Hakemi odasının uyarısıyla gelen iki penaltı kararı ve golüne kimsenin sözü olamaz. Genç hakem bu pozisyonlarda kararsız kaldı, Riva’nın uyarılarıyla doğruyu buldu.
Ve en kritik nokta. Maçın 84. dakikasında Fenerbahçe’nin penaltı itirazının VAR incelemesinden dönmesi. Sonrası uzatma dakikalarında Fenerbahçe’nin gelen galibiyet golü.
Bakın genç hakemleri savunuyor ve destekliyoruz. Ama bu kadar önemli bir maçın skorunu VAR odasının tespitleri belirliyor, son saniyeler bir maçın kaderine etki ediyorsa, MHK’nin hakemler üzerinden gelecek riskleri de üstlenmesi gerekir.
Oyun mu? Trabzonspor baskı yaparak ve gol isteği ile başladı. O bölümde girdiği
Halil Umut Meler; Türkiye’nin FIFA listesindeki bir numaralı hakemi, elit kategoride.
Bu düzeydeki bir hakem, normal koşullarda hangi maçlarda görev yapar? İyi niyetli ve adaletli bir Merkez Hakem Kurulu’nun varlığından söz edilecekse, Süper Lig’in kritik müsabakalarında değil mi?
Demek ki ortada anormal bir durum var. Meler bu sezon en üst ligde dört maçta düdük çaldı. Onlar da, deyim yerinde ise “dostlar alış-verişte görsün” cinsinden.
FIFA kokartlı hakem bugün 1. Lig’deki Kocaelispor-Karagümrük maçına atandı!
Bu durum sadece bana mı tuhaf geliyor?
Kimine göre Meler, “bana maç vermeyin” diyor (gerekçesi ne ise), bazılarına göre ise kapsamı genişleyen ve 8 Mart’ın devamı niteliğindeki operasyonun parçası yapılmak isteniyor deneyimli hakem.
Ya dış kulvar? FIFA ve UEFA nasıl bakıyor Meler’e? Onların Fubol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulu ile aynı fikirde olmadığı aşikâr.
Trabzonspor adına kabus, Göztepe’nin gurur maçıdır bu akşam. Neresinden tutsanız elinizde kalacak bir Trabzonspor’dan söz ediyorum. Şenol Güneş ne yapsa nafile. Aldığı miras değil enkaz adeta. Sorumluları belli. Abdullah Avcı’nın tercihleri ve onun her istediğini sorgusuz yerine getiren başkan Ertuğrul Doğan’dır.
Kusura bakmayın; bu ligin dört büyüğünden biri olarak gösterilen Trabzonspor’un düştüğü acınası durumun özeti budur. Sıradan olmak, futbol karakterini yitirmek ve lider kimliğinden uzaklaşmak böyle işte!
Maç mı? Göztepe’nin beşli orta saha kurgusuna karşı Ozan ve Okay ile bu bölgeyi kontrol etmeyi planlamak büyük riskti Trabzonspor için. İki kanat oyuncusu Visca ve Dragus, agresif kimliğe sahip rakibin en etkili olduğu alana set çekemez ise işi hayli zorlaşacaktı bordo-mavili ekibin. Neydi bu? Djalma ile Ogün’ün çizgiye yakın çıkışlarını engellemek. O vakit Trabzonspor’un hücum gücü zayıflayacaktı. Nitekim öyle oldu. İlk yarıda maçın kontrolü tamamen
Son dönemlerin en çarpıcı istatistiği bu olsa gerek.
Süper Lig’de geçen hafta ağlar 24 kez havalandı. Gollerin 22’si yabancı oyunculardan, sadece 2’si yerlilerden geldi.
Bunların birini Eyüpsporlu AhmeD Kutucu, diğerini Samsunsporlu Soner Aydoğdu kaydetti.
Ya geride kalan 9 haftada durum ne?
Sıkın durun; 223 golün 187’sinde lejyonerler, 36’sında “bizim çocuklar”ın adı var.
Devam eden gol krallığı yarışının ilk beşinde yerli isim yok.
Başka bir gerçek; Süper Lig’in son 11 sezonunda gol krallığı unvanını almış tek Türk, o da Kasımpaşa’da kariyerinin en parlak dönemini yaşayan, Trabzonspor’da futbola adeta küsen Umut Bozok.
İşler kötü giderken yoluna girmesi için her seçeneği denersiniz ya. Belki bir kıvılcım, belki olağanüstü bir motivasyon ya da şeytanın bacağını kıracak şans faktörünün devreye girmesini beklersiniz. Trabzonspor haftalardır bu sevimsiz süreci yaşıyordu.
Kazanamıyor, kazanamadıkça geriliyor, gerildikçe öz güveninden uzaklaşıyor ve mutsuz oluyordu. Oysa ligin yenilgisiz üç takımından biri idi. Başakşehir karşısında üçüncüsü gerçekleşti ve bordo-mavili ekip uzatma bölümünde şeytanı bacaksız bıraktı.
Sonuçtan bağımsız olarak şu ana kadar sergilenen futbolla ilgili söylemem gerek; yönetimin bu kadar para harcayıp onlarca futbolcuyu sıradan bir takım yaratmak için transfer etmediği aşikar, lakin camianın beklentileri ve umutları haftalar geçtikçe tükeniyordu. Sezonun ikinci galibiyeti kuşkusuz bu anlamda çok önemli. Yarınlara ışık tutacak ve sadece taraftarı değil tüm takımı ayağa kaldıracak bir galibiyet oldu.
Şenol Güneş bu kulübün efsanelerinden biridir. Dün doğup
Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu hafta başında meslektaşımız Candaş Tolga Işık’a önemli açıklamalar yaptı.
İddialı olduğu konu ise hakemlik. Ancak kaş yapayım derken göz çıkardı. Kendinden önceki yönetimleri ve MHK’leri töhmet altında bırakacak ifadeleri ile ligin son 20 yılını adeta şaibeli altında bıraktı. Ne demek o dönemlerde hakem hatalarının kasıtlı olması?
İşin içinde kötü niyet ve kurgu varsa; çıkaracağımız sonuç son yirmi yılın şampiyonluklarının sorgulanması mıdır?
Elinizde somut bilgiler ve isimler mevcut ise niçin zamanında konuşmadınız?
Kulüp başkanlığı ve yöneticiliği günlerinden biliyoruz. Hacıosmanoğlu’nun hakem camiası ile arası yoktur, sempati ile bakmaz.
Lakin bugün temsil ettiği makam sorumluluk, objektif söylem, adalet ve tarafsızlık gerektirir.
Hakemlik Türk futbolunun yumuşak karnıdır. En zayıf halkasıdır. En kırılgan paydaşıdır. Dolayısıyla geçmiş ile 2.5 aylık kısa dönemdeki icraatleri kıyaslarken daha özenli olmak gerekir.
1993 yılının mayıs ayındayız. Tıpkı bugünlerde Gazze ve Lübnan’da olduğu gibi tüm dünyanın gözüne perde indiği acımasız Bosna savaşı yaşanıyor. On binlerce çocuk ve insan katliama maruz kalıyor.
Türkiye, askeri yardımlarının dışında insani bir hamle daha yapıyor. Amaç ülkedeki sporcuları tahliye etmek.
Milliyet Gazetesi’nden ben, Hürriyet’ten meslektaşım Serdar Uluer operasyona tanıklık için davet ediliyoruz.
Sabah gün ağırmadan Esenboğa Havaalanı’ndayız. Kurşun geçirmez yelekler ve miğferler veriliyor, askeri uçağa biniyoruz.
Yaklaşık 2 saat süren yolculuktan sonra Bosna Havaalanı’na iniyoruz. İstihbarata göre 150 civarında sporcuyu alıp, Türkiye’ye döneceğiz.
Can güvenliğimiz için dışarı çıkmamıza izin verilmiyor. Nakliye uçağının kuyruk kapısı açılıyor, ellerimiz deklanşörde bekliyoruz. Uzun bir aradan sonra operasyondan sorumlu subay yanımıza yaklaşıp “gidiyoruz” diyor.
“Neden, sporcular nerede?” diyoruz.
Bir takımın orta sahası omurgasıdır. Bu bölgeyi sağlam tutmaz ve direnç göstermezsen rakibin adı ve gücü ne olursa olsun seni zor durumda bırakır. Tıpkı dün Hatayspor’un yaptığı gibi. Ev sahibi takımın ilk golü halı saha maçında yenmez. Görkem ceza alanı dışından öyle rahat bir vuruş yaptı ki. Ona eşlik etmesi gereken Lanstrom ve Okay, topu ancak Uğurcan gibi kalelerinde gördü. Rakibe bu konforu sağlamak tehlikeye davet çıkarmak demektir.
Evet, Trabzonspor’da teknik direktör Şenol Güneş’i sıkıntıya sokan eksikler vardı. Ancak ligin en az gol atan takımı olan Hatayspor’a bu kadar çok pozisyon vermek, kafa yorulması gereken bir konu.
Sadece orta alanın zayıflığı mı? Geriye düşmesine karşın reaksiyon göstermesi gereken anlarda hücum anlamında da skora etki edecek üretkenliği gösteremedi bordo-mavili ekip. Çünkü savunma ile ofans arasında büyük boşluklar bıraktı. İlerleyen dakikalarda Visca ve Dragus sorumluluk almaya başladı. Ve hareketlendi Trabzonspor. İlk yarıdaki en ciddi atağında Bardhi boş kale yerine son adam