Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları

Yaşlıca bir kadıncağızın canı, dana pirzolası istemiş. Ama ne çare ki, biraz da sertçe olan dana pirzolasını, bir türlü ısırıp çiğnemeyi becerememiş ve yiyememiş pirzolayı.
* * *
Sonunda dana pirzolasıyla uğraşmaktan usanmış kadıncağız; ağzındaki takma dişleri çıkardığı gibi, sert bir hareketle dana pirzolasının yanına koymuş:
- Hadi, anlaşmaya çalışın aranızda, demiş; artık sıkıldım.
* * *
Kıbrıs konusunda da anlatılabilir bir fıkra, “demokratik açılım” konusunda da...
“Baltayı taşa vurmak” da sayılmaz.
* * *
Ancak ne var ki, siyasal bir parti lideri asla anlatamaz böyle bir fıkrayı; “Kıbrıs”, yahut “demokratik açılım” konularında görüşlerini belirtirken TV ekranlarında.
* * *
Anlatılırsa ne olur?
Politikadan ayrılacağını ima etmiş olur ve şayet böyle bir niyeti de yoksa, “gaf” yapmış olur.
* * *
Bir de “pot” kırmak var.
Emekli saçsız bir militere:
- Nihayet takke düştü kel göründü, demek; yahut yeni valiliğe terfi etmiş saçsız bir bürokrata:
- Kel başa şimşir tarak, demek gibi...
* * *
“Sürç-ü lisan, dil sürçmesi” ise daha başka:
- O akşam sofrada çok yedi, diyecekken; yanlışlıkla, bok yedi demek gibi...
* * *
Bazı psikiyatrlar, bu tür dil sürçmelerini, bilinçaltındaki gerçek düşüncenin ağızdan fırlayıvermesi; bir “lapsüs linga” olarak görürler.
* * *
Eski kahvehane yorumcuları; haklarında, vazgeçtik eleştiriyi, nükte, şaka, espri dahi yapmanın sakıncalı olduğu liderlerden birine ters düştüğünden ötürü başı belaya girmiş olanlar için:
- Zülfüyâre dokundu, derlerdi; sevgilinin saçına dokundu, anlamına...
* * *
Vaktiyle İstiklal Mahkemesi Başkanı Kel Ali hakkında, ileri geri konuşan bir siyasetçiyi; bir arkadaşı, gülerek:
- Zülfüyâre dokunma, diye uyarmaya kalktığında; aldığı yanıt, yılarca dilden dile dolaşmıştı:
- O senin yarin, zülfü yoktur.
* * *
Siyasal baskılar arttığında ve siyasal makamlarla, oralarda oturanlar kutsallaştırıldığında; folklorik taşlamalar, yergiler, iğneli laf oturtmalar da, yaygınlaştıkça yaygınlaşır.
* * *
Neyzen Tevfik de, kendi döneminin İstanbul vali ve belediye başkanlarından Dr. Fahrettin Kerim için:
- Rızk için Allah kerim, fısk (kötülük) için Cevdet Kerim, deyivermişti.
* * *
Gaf, pot, baltayı taşa vurma, dil sürçmesi, falan filan...
* * *
Malum, dilin kemiği yokmuş; ancak yerin de kulağı varmış; hele hele kimin kimi dinlediğinin belli olmadığı yerlerde...
* * *
Hemen hemen her kuşakla Türkçe de değiştiği için; bizde “yanlış anlamalar” da, bol mu boldur.
* * *
Nurettin Artam, “Seccade” adlı şiir kitabının yeni çıktığı günlerde, Moskova’da basın ataşeliği de yapmış olan bir dostunun evine gitmiş bir akşam Ankara’da...
* * *
Rakı kadehleri bir kaç kez tokuştuktan sonra, Artam:
- Seccade’yi getirin, demiş.
* * *
Evin hanımı, Artam’ın şiir kitabını istediğini anlamamış, kendisini namaz kılacak sanmış.
* * *
Zavallı kadın, evi alt üst etmiş uygun bir şey bulamamış ve sonunda bir battaniyeyle gelmiş misafir salonunda rakıya devam eden Nurettin Artam’ın yanına:
- Seccade bulamadım, ama getirdiğim battaniye üstünde de kılabilirsiniz namazınızı, demiş.
* * *
Artam’ın “Seccade” şiiri şöyle başlıyordu:
Kadehim düştü elimden halıya,
Halı sarhoş gibidir kaç gecedir;
Serilip yattığı ondan mı nedir?

Haberin Devamı

Dedemin devrini görmüş bu halı.
O zamanlar da yatarmış yerde;
O zaman Tanrı’ya etmiş secde.
* * *
Genç arkadaşlar arasında, “Kadeh elde yine düştük halıya” diye, Nurettin Artam’la dalga geçenler olurdu.
* * *
Bugünkü genç kuşaklar arasındaki takılmalar, sanırım biraz daha değişik;
- Türküm, doğruyum, çalışkanım, dedikten sonra; sakın inanma ha... diyenlere de rastlanıyor.
“Baltayı taşa vurup vurmadıkları” umurlarında değil.
* * *
28 yaşından küçük 40 milyon gencin dünyası, eş düzeyde olmasa da, ortak bir baharı yaşamakta.
Ne demiş Nedim Efendi:
Bir nim (yarım) neşe say bu cihanın baharını
Bir sagar-ı keşideye (bir içimlik şaraba) tut lalezarını (lale bahçeleri dönemini)
* * *
Onların da bir gün, duyacağı sözlerden biri şu olacak:
- Dilinin ucunu damağının en arkasına götür ve sımsıkı kapat dişlerini...
* * *
Ne demek mi bu da?
Gerek yok açıklamaya; bilenler bilir ne demek olduğunu.