Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Yılın en uzun günleri... İstanbul'da ısı 30 - 31 derece... Beykoz Korusu serin mi serin... Birbirine karışmış yüz yıllık çınarlar, çamlar, akasyalar, selviler, manolyalar...
Ortada yeni temizlenmiş büyük havuz... Havuzun içinde hızlı hızlı yüzen, birer karışlık, koyu renkli ördek yavruları... Sadece içlerinden bir tanesi sarımsı... O da, rengindeki değişikliğin bedelini ödüyor gibi; öteki koyu renkli yavrular tarafından arada bir gagalanıyor...
***
Bir de, arada bir, yan yana yüzerek görünen dişi bir ördekle, erkek bir ördek var... Bir avuçluk yavrularla hiç ilgilenmeden ağır ve vakur dolaşıyorlar...
Masada küçük bir semaver... Ufarak cam çay bardakları... Bardaklara iki kesme şeker... Semaverin üstünden alınan demlik... Bardaklara süzülen çay demi, sonra üstlerine semaverin musluğundan konan sıcak kaynar suyla, tamamlanan çay...
Yoğun yeşil dalları, yeşil yapraklarıyla, dev ağaçların uçları arasından görünen mavi gök...
Ve havuzda yüzüp duran ördek yavruları...
***
Başörtülü genç kızlar pek severler Beykoz Korusu'nu... Erkek nişanlılarıyla çifter çifter gelirler; sarmaş dolaş oturma, kuytularda dolaşma özlemlerinin tadını çıkarırlar koruda; tıpkı başka parklarda da rastlanan başörtüsüz sevgililer gibi...
***
Beykoz Korusu'nun bir adı da Abraham Paşa Korusu...
Abraham Paşa'nın asıl adı Abraham Eranyan... 1833 - 1918 yılları arasında yaşamış... Sarraf bir Ermeni ailenin oğluymuş... Doğrusu çok ehli keyif bir insanmış; Arapçayı da, Osmanlıcayı da, Fransızcayı da olağanüstü iyi konuşurmuş. Kumara, ava, eğlenceye pek meraklıymış. Sultan Abdülhamit'in, hem kahyası, hem de yakın dostuymuş. Ne var ki, 60'ına gelmeden iflas etmiş...
***
Bir de eski bir söylenti vardır; ne kadar doğru, ne kadar yanlış bilemem; Abraham Paşa, Sultan Aziz'le oynadığı bir tavla partisinde kazanmış, derler Beykoz Korusu'nu... Sonradan biçimi de, işlevi de değiştirilen, kendisine ait bir de köşk var orada...
Abraham Paşa vaktiyle avlanır mıydı, eğlenir miydi; ne yapardı bilemem o güzelim koruda...
Biz şimdi oturmuş, yüzüp duran ördek yavrularına bakarak demli çay içiyoruz...
***
Pazartesi günkü Cumhuriyet gazetesinde, Hacer Boyacıoğlu'nun bir haberi vardı. Ankara Ticaret Odası, Türkiye'nin "rakamlarla portresini" çıkarmış.
Türkiye, kişi başına düşen 108 dolarlık sağlık harcamasıyla, en geri Afrika ülkelerinin de gerisindeymiş.
Zaten başka türlü olsa, "yaşam kalitesi" açısından Yunanistan'ın bile 57 basamak altına mı düşerdik.
Ne bizim Göztepe damlarındaki martı yavrularının umurunda Türkiye'nin durumu, ne de Beykoz Korusu'ndaki ördek yavrularının...
***
Öteden beri ya irtica tehlikesi, ya terör tehlikesi hep ön plana çıkarılır...
Bürokratik, yahut siyasal yolsuzluklar, soygunlar, asparagaslar, yuttur kaydırlar, üçkağıtçılıklar, devlet eliyle kişi zengin etmeler, ahbap çavuş tezgahlarıysa sürekli görmezlikten gelinirdi.
Kazara bu tür sorunlara değinenlerin ağızları kurutulur; yönetilen yığınların içinde bulunduğu ekonomik koşullardan söz edenlerin hayatları; "sınıfı sınıfa düşürmek", yahut" vatanı ve milletiyle devletin bölünmez bütünlüğünü parçalamak" iddialarıyla, ağır ceza mahkemelerinde karartılırdı.
***
Şimdi bakıyoruz, Türkiye'nin oligarşik yapısından kaynaklanan sonu gelmez yolsuzluk tefrikaları vitrinleri kaplamada...
Eski Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı'dan, yeni Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e kadar; önde gelen çeşitli siyasetçiler, Türkiye'nin içindeki gizli soygun volkanlarının lavlarını sergiliyorlar TV oturumlarında.
***
Adalet Bakanı Cemil Çiçek bakın neler söylüyor:
- Türkiye soyuluyor, hukuk bir şey yapamıyor. Türkiye göz göre göre yoksullaştırılıyor...
Sevgili Çiçek, şimdi söylediklerini 35 - 36 yıl önce Süleyman Bey'in iktidarda olduğu Meclis'te söyleseydi de; görseydi başına nelerin geleceğini...
***
Meclis'teki Yolsuzluk Komisyonu da, işi ciddiye almışa benziyor...
Demek salt tehlikeler irtica ve terörden ibaret değilmiş; bir de yüz milyarlarca doları aşan resmi soygunlar varmış...
Sakın o, "asayiş sorunuymuş" gibi ele alınan kronik tehlikelerin de kökünde; ekonomik soygunların durmadan sulayıp gübrelediği, sosyolojik "etki ve tepki" çarpılmaları bulunmasın?
***
Ankara - ABD ilişkileri; Başbakan Tayyip Bey'in Malezya ve Pakistan gezileri; Gazi Üniversitesi'ndeki öğretim üyelerinin entelektüel düzeyi vs...
Beykoz Korusu'ndaki demli çay da güzeldi, ördek yavruları da...