Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ufarak bir mahalle manavının çişi gelmiş, kısa bir süre ayrılmak zorunda kalmış dükkânından. Bir yandan da, o sırada gelen müşterileri kaybetmekten korkuyormuş.
Dükkânın camına, “Bir çeyrek içinde geliyorum” diye yazmış. Sonra da aklına, acelesi olan müşterilerin o kadar da beklemeyeceği takılmış.
Ve dükkânın camına bir uyarı daha eklemiş:
“Zaten gideli de 10 dakika oldu.”
***
Galiba politikada durum, bir mahalle manavındakinden daha da hassas.
Tezgâhı bırakınca kıyamet kopuyor sanki...
***
Fransız İhtilali’nden bu yana; Dünya nüfusu, “Burjuvalar, yani kentsoylular”, “Köylü kalmış olanlar” diye 2’ye bölünmüş durumda.
Bizim İstanbul ise Asya’nın bitimiyle, Avrupa’nın başlangıcı üstüne kurulmuş durumda.
“Alaturka”lıkla “Alafranga”lık da oradan çıkmakta.
***
Şimdi bir de, “Uzay çağı” başladı. Orada ne “Alaturka” var, ne “Alafranga”. Sadece kozmonotlarla astronotlar ve robotlar var.
Onlardan hiçbirinin aklına da, 3 bin yıl önce yaşamış olan fizikçi Arşimed’in, hamamdan “Eureka, eureka” diye neden çırılçıplak çıktığı gelmeyecek.
***
1 milyar 300 bin nüfuslu Çin de ekonomik açıdan çok zor durumda. Çok ucuza Batı’ya sattığı taklit oyuncakların parasını; bir “Harbi umumi” ilan edilmişçesine uzun menzilli füzelere, 500 bin kişilik orduya ve hava kuvvetleriyle Okyanus araştırmalarına harcadığı için, Çinliler aç yatıp, aç kalkıyorlar.
Japonya da, Çin’e karşı, adeta savaş ilan etmiş durumda.
Bizde de “Gezi Parkı” dayanışması, ta Siirt’e kadar uzanmakta...
***
2013 Haziran’ı, yüzyıl sonra kimbilir nasıl anılacak? Hele hele Ay’a yerleşme dönemi de başlarsa...
1961 yılında Ay’a ilk giden astronot Armstrong ne diyordu:
- Dünya, Ay’dan mavi bir portakal gibi görünüyor...
***
Ay, Dünya’nın dörtte biri büyüklüğündeydi ve hem kendi yörüngesinde dönerken, Dünya’nın da çevresinde dönüyor; hep birlikte de Güneş’in çevresinde dönüyorlardı.
***
Bundan yarım yüzyıl önce, Armstrong’un Ay’a indiği duyulduğunda bir espri dolaşır olmuştu İstanbul’da:
- O da bir şey mi, biz her gece Heybeli’de mehtaba çıkardık...
***
Karagöz’e:
- Sen ne diyorsun bütün bu olup bitenlere, diye sormuşlar.
Karagöz de:
- Ben halk adamıyım, sen onu git Hacivat’a sor, o bilir demiş.
***
İncili Çavuş’a:
- İlk diş protezi kullanan padişah kimdi, diye sormuşlar.
O da:
- Sen git onu, “Nizam-ı cedid” yani, “yeni düzen” nazırlarından birine sor, demiş. O nazırlar çekiyordu, padişahların ağız kokusunu.
***
Refik Tiniş’ten bir fıkra:
Halit Fahri Ozansoy bir ziyafete davet edilmişti. Ertesi gün Ercüment Ekrem Talu’ya rastladı. Talu takıldı arkadaşına:
- Dün gece neredeydin yahu?
- Sorma hiç, kendimde değildim.
Talu başını salladı:
- Kimbilir ne rahat etmişsindir.
***
Ahmet Haşim’den bir şiirle bitirelim yazıyı:

Yarı Yol

Nasıl istersen öyle dinle, bakın:
Dalların zirvesindeyiz ancak,
Yarı yoldan ziyâde yerden uzak,
Yarı yoldan ziyâde mâha yakın.