Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları

Yarın bayram, 9 gün sonra 1 bayram daha; 8 hafta sonra üst üste 2. bayram daha...
Ne güzel!
* * *
Kimse de kimseye sormamalı:
-Neden bizde bu kadar çok bayram var, diye.
Eskilerin, “deliye her gün bayram” demesine de, kulak asma dönemi çoktan aşıldı.
Şimdi dönem, “tatilciler” dönemi, 10 km.lik sofralarda “iftar daveti” dönemi.
* * *
Gerçi durum, başta Hamidiye köyü olmak üzere; Rize’nin henüz daha yardımına bile gidilemeyen, sular seller ve heyelan altında kalmış köylerinde öyle değil ama, olsun.
* * *
Antalya’daki orman yangınlarında yıkık dökük evlerini, ağıllarını alevlerin yuttuğu köylüler de ağlamaklı ama, olsun.
Büyüklerimiz ne diyor:
-Türk halkı her türlü kahrı çekmeye de alışıktır, kaderine razı olmaya da...
* * *
Artık son haftasına doğru geldiğimiz ramazanda; bazı garson dostların, çok yorulduklarından yakınmaları da, gerçekten şaşırtıcı.
* * *
Gündüzleri sinek avlıyormuş gibi görünen bazı lokantalarda; şirketler hemen her akşam 150-200 kişilik iftar davetleri veriyorlarmış.
Aşçıların da, garsonların da, bulaşıkçıların da iflahı kesiliyor; ziyafetten sonra da, gece yarılarına kadar masaları derleyip topluyorlarmış.
* * *
Birtakım lokantaları tümden kapatan “iftar ziyafetleri”nin yeni adı, “sosyete iftarları”...
İftara katılanlar arasında, oruç tutmayanlar da bir hayliymiş.
* * *
Bir yandan da referandum kampanyasındaki kutuplaşmalarla, mitingler ve itiş kakışlar sürüp gitmede...
Bir bakıma da, genel seçimlerin kapısı yapılıyor.
* * *
Ne diyelim, bu da böyle bir çalkantı dönemi...
Kimi başına gelenleri sineye çekmek zorunda kalıyor, kimi de paçasını kurtarabilmek için dokuz doğuruyor.
* * *
Kiminin de “bir eli yağda, bir eli balda” ama; yine de görünüşe aldanmamalı...
Aile içi kavgalar da artıyor, trafik kazaları da, satılık mağazalar da...
* * *
Ziya Paşa 150 yıl önceki durumlar için:

Haberin Devamı

Bu kadar sıkleti çekmez bu terazi
Demişse de, bir yandan da şöyle demiş:

İç bade (şarap) güzel sev, var ise akl-ı şuurun;
Dünya var imiş, ya ki yok olmuş ne umurun.
* * *
Bir atasözü de, “bencillik” bayrağını çekmekte göndere:

Haberin Devamı

El için yakma başını nare
Yak çubuğunu sefanı are
* * *
Hadi bir de, “bencillikle” zıtlaşan eski bir fıkra:
Birilerinin gözüne girdikten sonra zenginleşen bir sonradan görmenin, çok pahalı bir arabayla gelip gittiği bir “mantolama şirketi” varmış.
* * *
Üstü başı lime lime, iki büklüm ihtiyar bir dilenci duruyormuş şirketin kapısı önünde ve sık sık da avucunu uzatıyormuş, sonradan görme yeni zengine.
* * *
Ama nafile; şirket sahibi, dilencinin suratına bile bakmadan ya arabasına binip gidiyor, ya arabasından inip şirkete giriyormuş.
* * *
Günlerden bir gün, “mantolama şirketi”nin sahibi, takılmak istemiş ihtiyar dilenciye:
-Buraya bak demiş; benim gözlerimden biri takma. Hangisinin takma olduğunu bilirsen, sana tam 5 papel sadaka vereceğim.
* * *
Yaşlı dilenci, başını kaldırarak şöyle bir bakmış zenginin suratına ve:
-Sağ gözün takma, demiş.
-Doğru, nasıl anladın peki?
* * *
Dilenci:
-Onda, demiş; biraz merhamet gördüm de...
* * *
Bektaşi Babası’na:
-Sence, demişler; eski atasözleri post-modern bir üsluba çevrilebilir mi?
* * *
Baba erenler:
-Çevrilebilir bence, demiş.
-Peki sen bir örnek gösterebilir misin?
* * *
Bektaşi Babası:
-Bir deneyelim, demiş; örneğin, “ayranı yok içmeye, tahtırevanla gidiyor ‘bir Türk cihana bedel’ demeye”... “Takke düştü, Ergenekon göründü”... “Horozu bol olan yerde, bayramlar da çok olur”...
“30 Ağustos gece sabaha karşı, imsak davulcuları çaldı bir sahur marşı”...
* * *
Av. Taner Aktop’tan da bir fıkra:
Temel Reis, bir iç hastalıkları uzmanına gitmiş. Doktor:
-Neyiniz var, diye sormuş.
-Ha öksürayrum...
-En çok ne zamanları öksürüyorsunuz?
-Helada oturayken kapiyu tiglattiglarunda...
***
Sunullah Arısoy’dan bir şiirle bitirelim yazıyı:

Haberin Devamı

Neden?

Bütün karanlıkları aştım da
Geldim sana takıldım,
Işıktın.
Neden karardın?