Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları

Namık Kemal: - Müsademe-i efkardan barika-i hakikat çıkar, demiş; fikirlerin çarpışmasından hakikat şimşeği çıkar anlamına...
* * *
Süleyman Nazif de:
- Çarpışanlar balkabakları ise sadece çekirdek çıkar, demiş.
* * *
Hemen her alanda kutuplaşmalarla, tartışmalı ve çatışmalı bir çalkantı döneminden geçiyoruz.
Ortaya da hakikatin şimşeklerinin mi, yoksa balkabağı çekirdeklerinin mi çıktığı pek belli değil.
* * *
Ve orada da bir kutuplaşma...
Kimi:
- İşte hakikatin şimşekleri, diyor.
Kimi:
- İşte balkabağı çekirdekleri.
* * *
Ramazanın daha ilk gününde de bir tartışma çıkmıştı:
- Bikinili birini görmek, orucu bozar mı bozmaz mı, diye...
* * *
Aynı tartışma sürerken; bir plajın hemen karşısında, yüz yıllık olduğu söylenen ufarak bir cami ile caminin imamı gelmişti ekranlara.
* * *
Plajın kumsalında bikinili genç kadınlar yatıyor, denizde de erkeklerle birlikte bikinili genç kadınlar yüzüyordu.
* * *
Caminin imamı, plajı göstererek:
- Denizde yüzen erkeklerden birçoğu, namazlarını da ihmal etmiyor, diyordu.
Tam o sırada da mayolarıyla denizden çıkan birkaç erkek, ikindi namazını kılmak için, camiye geliyor ve abdest almaya başlıyordu.
* * *
Bikinili kadınlarla birlikte denizde yüzdükten sonra, plajın karşısındaki camiye gidip, ikindi namazını kılmak; İslam’a göre “cennetmekân olma doğrultusunda”, ne ölçüde “mubah” yahut değildi; elbet de bendenizi açan bir konu ve “ulema”nın karar vermesi gerekiyor.
* * *
Yüz yıllık olduğu iddia edilen ufarak caminin genç imamı, hiçbir sakınca görmüyordu plajdan koşarak çıkıp namaz kılmakta...
Bikinili genç kadınlar arasında ise, elbet namaz kılmaya gelen kimse yoktu.
* * *
Ramazanın ilk haftası biterken de, “tokluk hapı” ile oruç tutmanın bir “şike” sayılıp sayılamayacağı tartışması başlamıştı.
* * *
Yani efendim 37 milyon kişinin oruç tuttuğu söylenen bir ramazan ayında; “oruç” konusunda da kutuplaşmalar olmuş, tartışmalar yoğunlaşmıştı.
* * *
Bu tartışmaların sonunda da; ne kadar “hakikatin şimşeği” ortaya çıktı, ne kadar balkabağı çekirdeği çıktı; kimse bilmiyor, hiçbir zaman da bilemeyecek.
* * *
Sadece bir Bektaşi babası, “bikinili birini görmek orucu bozar mı?” sorusuna şu yanıtı verdi:
- Şayet bir oruçlunun, bir pastanenin vitrininde nar gibi kızarmış bir tepsi su böreğini gördüğü zaman ağzının sulanması, orucunu bozmuyorsa; bikinili bir kadını görmesi de orucunu bozmaz.
* * *
Nasreddin Hoca’ya:
- Hoca, demişler; Somali’deki açlık ve sefaletle, kapkara kocaman gözlü minicik, eti kemiğine yapışmış siyah bebeklerin, annelerinin kucağında nasıl perişan bir durumda kameralara baktıkları, dün de yine tüm medyada baş haberdi. Yüzlerce yıldan beri aynı sefalet ve açlık sürüp giderken, neden şimdilerde ilk plana çıkmaya başladı bu görüntüler?
* * *
Nasreddin Hoca, sakalını sıvazlayarak gülümsemiş:
- Küresel ekonomik kriz yüzünden, demiş.
- Nasıl yani?
- Altının değeri saat başı yükselirken, Somali’deki açlık ve sefaletin yürek dağlayıcı durumunu görenlerin, yüz bin kişilik iftar sofralarında:
“- Biz yine de şükredelim halimize”, demeleri için...
* * *
Liseden sınıf arkadaşım Hüsnü Kalafat’tan da bir fıkra:
Temel Reis, oğluna:
- Ula uşağım, diyormuş; bu kez okul karnen eyi olursa, sana bisiklet de alacağım, elbise de, kundura da...
* * *
Karne gelmiş; bütün ders notları baştan aşağı sıfır...
* * *
Temel, karşısına çekmiş oğlunu:
- Ula uşağım, nedur bu karne?
- Kızma buba, kriz nedenuyla... Geçen de anneme dert yanaydun; işler kötü Fadime ne edeceğum diye... Ben de duydum durumunu buba... Onun için karne büyle... Seni masraftan kurtardum işte daa...
* * *
İncili Çavuş’a:
- Neden, demişler; soruşturmalar, kovuşturmalar, gözaltına almalar, tutuklamalar, her gün biraz daha artıyor; nerdeyse 50’ye çıkmış tutuklananlar ve yakalanması istenen generallerle amirallerin toplam sayısı?
* * *
İncili Çavuş:
- Özelikle, demiş; haklarında soruşturma açılan “mevki ve rütbe” sahiplerinin, eski bir Çin atasözünü bilmemelerinden ötürü...
- Nedir o eski Çin atasözü?
- Küçük adamın yukarı doğru çıkması, maymunun ağaca tırmanmasına benzermiş, yükseldikçe kıçı daha çok görünürmüş.
* * *
Ahmet Kutsi’den bir şiirle bitirelim yazıyı:

Haberin Devamı

Ölü
Bir sonsuz rüyaya açılmış gözler,
Yummayın, yummayın kirpiklerini!
(Kim ondan daha çok hayatı özler?)
Çağrıyor, çağrıyor sevdiklerini.

Haberin Devamı

Gelmiyor, gelmiyor o yüzler niçin?
Kaybolmuş koynunda onlar da hiç’in.
Bilmiyor boyunun ölçüsü için,
Başının ucuna geldiklerini.

Haberin Devamı

Bilmem ki, adını onun kim saklar?
Şimdiden unutmuş onu kucaklar.
Besbelli üşütür soğuk topraklar,
Soymayın, soymayın giydiklerini!