- Sahte rakı ile sahte tarih arasında ne fark vardır?Hoca:- Sahte rakı, demiş, içeni öldürüyor.- Ya sahte tarih?- Sahte tarih ise şimdiye dek kim bilir kaç tatavacıyı yaşattı ve hâlâ yaşatıyor...***Genç ve güzel bir kız, erkek arkadaşıyla uzunca sürecek bir yat gezisine çıkacakmış. Ne var ki, uzun deniz yolculukları bir hayli dokunuyormuş genç kıza. O nedenle de önlem almak için bir eczaneye uğramış:- Bana, demiş, bol miktarda bulantı hapıyla, doğum kontrol hapı verir misiniz?Eczacı:- Hemen, demiş; işte buyurun bulantı haplarıyla, doğum kontrol haplarını... Şey, yalnız özel olarak sorabilir miyim; madem bu kadar zorlanıyorsunuz da, neden yine sık yapmaya kalkıyorsunuz o işi?..***İsmet Paşanın, Washingtonla dostluğu, kaplanla aynı yatağa girmeye benzeten ünlü sözünü anımsatıyor bu fıkra; hele İncirlik Üssünün daha da genişletilerek denetimsiz kullanma istekleri, masaya yatırıldığı bir sırada...Birileri:- Madem o kadar zorlanıyorsunuz, neden yine de hayır diyemiyorsunuz, diye sorsa...Yanıt herhalde şöyle olurdu:- Sıkı mı...***Vaktiyle görkemli kavuğuyla ünlü bir tarikat şeyhinin çok sevdiği bir müridi varmış. Yalnız sevgili mürit, aşırı küfürbazmış... Kime kızsa, ya hemen anasını gebe bırakmaya kalkan öfkeli şeyler söyler, ya "iki azı dişinin arasına salıncak kurarak boğazının ta ortasına hunisiz sıçayım eşek oğlu eşek, pezevengin piçi..." türünden uzun küfürler yağdırırmış...Şeyh efendi, sevgili müridinin bu kötü alışkanlığını düzeltmek için:- Ağzına, demiş, kuru bir bakla tanesi al. Kızıp küfredeceğin sırada, baklayı dolaştır ağzının içinde...***Günlerden bir gün, şeyh efendi müridiyle birlikte, bir mahalle arasından geçerken; evlerden birinin kafesi kalkmış. Bir kadın:- Hoca efendi, hoca efendi, diye bağırmış. Kuzum biraz durur musunuz...Şeyh efendi durmuş. Aradan geçmiş 5 dakika, 10 dakika... Kalkık kafesin arkasından arada sırada kadının sesi duyuluyormuş:- Biraz daha durun, biraz daha durun...Hocayla müridi de duruyorlarmış.*** Nihayet kadın, yeniden görünmüş pencereden:- Gidebilirsiniz şimdi, demiş.Şeyh efendi sormuş:- Ne oldu hanım, niye durdurdun bizi?Kadın:- Tavuğumu, demiş, kuluçkaya yatırıyordum da ondan...- Ne demek tavuğumu kuluçkaya yatırıyordum da, ondan?- Şey, hoca efendi, kavuğunuza bakarak yatırırsam, civcivlerin de tepeli çıkacağını söylediler; çok istiyorum tavuklarımın tepeli olmasını da...Şeyh efendi, hemen dönmüş müridine:- Çıkar, demiş, şu baklayı ağzından..."Üçüncü Dünya" ülkelerinde yaşayanların da, en büyük sorunlarından biridir bu:- Baklayı ağzından çıkarmak, yahut çıkarmamak...***Ameliyathanede, tam ameliyat sırasında operatör doktor bağırmaya başlamış asistanına:- Narkoz bitti. Koş hemen birkaç politikacı bul getir, hangi partiden olursa olsun...Asistan:- Ne işe yarayacak politikacılar, demiş.- Narkoz bitti, ne yapayım; cümle âlemi uyuttuklarına göre, hastayı da en iyi onlar uyuturlar herhalde...***Biri 6, öteki 8 yaşlarında 2 kız çocuğu, kendi aralarında konuşuyorlarmış. 8 yaşında olanı demiş ki:- Ben nasıl çocuk yapıldığını biliyorum...6 yaşındaki:- Hıh, demiş, ben nasıl yapılmadığını biliyorum...Keşke Ankara, dış ilişkiler danışmanı olarak kullansa 6 yaşındakini; ikili görüşmelerde gebe kalınmamasına yardımcı olması için...***Değişen dönemleri gösteren dizelerle bitirelim yazıyı. Vaktiyle Namık Kemal şöyle demişti:Ne utanmaz köpeklerizKimi görsek eteklerizŞimdi ise durum çok değişti:Sanmayın ki görgüsüz alıklarız,Kimi görsek kazıklarız... c.altan@prizma.net.tr NASREDDİN Hocaya sormuşlar: