Şeytanın gör dediği * * *Okuma yazma oranının çok düşük, hemen hemen sıfır olduğu bir dönemde; sınavla Enderun'a bir kapıkulu alınacakmış.Sınava girmek için 3-5 kişi başvurmuş.Sınavı yapan haremağası:- Bana "kabak" yazın demiş.Sınava katılanların, biri dışında hepsi, özene bezene "kabak" yazmışlar.* * *Sadece bir tanesi, bir "kabak" resmi yapmış.Haremağası, sınav kâğıtlarına tek tek baktıktan sonra, üstünde "kabak" resmi olanı ayırmış:- İşte en çok "kabak"a bu benziyor, demiş; sen kazandın kapı kulluğunu.* * *Meğer haremağasının da okuması yazması yokmuş ve "kabak" resmini yapan, bunu bildiği için yeğlemiş "kabak" yazmak yerine, resmini yapmayı.* * *Çoğunluk ve çoğunluktan sürekli süzülen -başlangıçta da iyice azınlıkta olan- minicik bir kalite.16'ıncı yüzyılın sonuyla, 17'nci yüzyılın başında, İtalya'daki yaygın Vatikan inancına karşı; Galileo "dünya, güneşin çevresinde dönüyor" derken, ne kadar kimsesiz ve yalnızdı.* * *Türkiye'de de sık sık kullanılan, neredeyse sloganlaşmış bir deyim var: "demokratik haklar"...Demokratik haklar; sadece politik platformda, egemenliğin çoğunluğun iradesiyle saptanması mı demektir?Her zaman azınlıkta olan "kalite"nin, kendini ifade etme özgürlüğü de; "demokratik haklar" içinde değil midir?* * *50 yıl öncesine dek; karasaban, kağnı, eşek ve at arabası çoğunluktaydı. Bugün traktör, kamyonet, motosiklet ve otomobil çoğunlukta...Nasıl oldu da, bir zamanların azınlıkta olan "kalite"si, bugün bu kadar yaygınlaştı ve çoğunluğa ulaştı?* * *Türkiye'nin "onlar-biz" ayrımıyla, kendi içine kapalı dünyası; kendi iç dinamikleri sayesinde, kendi kendini aşıp değiştirerek mi; yoksa ister istemez dışa açılmaya başlayarak mı?* * *Dünkü Sabah'ta, Pervin Kaplan'ın, manşete de çekilmiş bir haberi vardı.Seçim kampanyalarının çoğunluğa karşı atılan nutukları, yapılan ittifakları dışında; "kalite" konusuyla ilgili olan haber şöyle başlıyordu:"Annesi ev kadını, babası emekli subay olan ve yıllık ücreti 24 bin YTL olan Robert Kolej'de yüzde 75 burslu okuyan Yasemin, daha mezun olmadan Amerikan üniversitelerinden peş peşe burs teklifi aldı."* * *Haberin ilk ara başlığı da şöyleydi:"Hepsi sıraya girdiYasemin Gökçe'yi kapmak için Yale, Cornell, MİT, Princeton ve Chicago gibi dünyaca ünlü üniversiteler sıraya girdi. Hatta Washington Üniversitesi uçak biletini bile yollayıp, 'Gel bizim üniversiteyi gör' dedi"* * *İkinci ara başlık da şöyle:"MİT: Dahiler okuluYasemin yıllık eğitim ücreti 45 bin dolar olan MİT'nin bursunu kabul etti. Bülent Eczacıbaşı'nın kızı Esra Harvard'a, Nobelli yazar Orhan Pamuk'un yeğeni Zeynep de Yale Üniversitesi'ne gidecek"* * *"Kabak" yazılması istenen bir sınavda, "kabak" yazanların değil de, "kabak" resmi yapanların:- Bu daha çok "kabak"a benziyor, diye aferin aldığı bir ortamda...Yüzyıllardan bu yana yetişmiş "kaliteler" de, öksüz kaldı hep.Ya:- Şimdi sırası değil, diye öksüz kaldı.Ya:- Toplum düzenine aykırı, diye öksüz kaldı.* * *Yukarıdaki haberde adı edilen genç kızlarımız, ABD üniversiteleri tarafından değerlendirilmese; kendi iç dünyamızda ne kadar alkışlanır, ne kadar taçlandırılırdı acaba?Orhan Pamuk vakasında olduğu gibi, ya birileri çıkar:- Önce vatanlarına layık olsun onlar, der; ya başka birileri çıkar:- Önce geleneklerimize göreneklerimize uysun onlar, derdi.Her iki öneriyi yapanlar da, çoğunluk tarafından alkışlanırdı.* * *Türkiye'den de "kalite" çıkıyordu ama, makam sahibi olmanın itibarı; kendi uğraş alanında, evrensel düzeyde "kaliteli" olmanın bile çok üstündeydi.* * *Enseyi karartmayın...Seçimlerden sonra her şey düzelecek...Ve Tevfik Fikret'in, oğluna hitaben yazdığı şu mısraı da hatırlamamaya çalışın:İnan Haluk, ezeli bir şifadır aldanmak. c.altan@prizma.net.tr Eski Osmanlı fıkralarında da, çoğunluğun algılama ve değerlendirme düzeyiyle; "nitelik, keyfiyet, kalite" arasındaki farkı nanikleyen örnekler vardır.