Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bizim Göztepe’de, eski bahçeli ahşap köşkler döneminden kalma 3-5 çam ağacına, uzunca kuyruklu yeşil papağanlar dadanmış.
Çamların kozalakları içinden, elleri gibi kullandıkları ayaklarıyla çam fıstıklarını çıkarıp yiyorlarmış.
* * *
İstanbul’un ağaçlıklı parklarında, özgürce uçup duran papağanların çoğaldığı dikkati çekmekte...
O papağanların ana vatanı güney Amerika; nasıl olup da buralara kadar gelmişler kestirmek zor.
* * *
Güney Amerika’daki Arjantin hükümetine de:
-Lütfen papağanlarınıza sahip çıkınız, diye bir uyarıda bulunamayız.
* * *
Ola ki, onlar da şöyle bir yanıt gönderebilirler:
-Siz de lütfen aklınıza sahip çıkınız; bizim papağanlar, genellikle aklını kaçırmışların diyarlarına meraklıdırlar ve severler oralarda fink atmasını...
* * *
Serçeler, kırlangıçlar, yelkovan kuşları, karabataklar, martılar, kumrular, leylekler, kanaryalar, kargalar üstüne eğlenceli fıkralara pek rastlanmaz...
* * *
Papağanlar üstüne ise; insan gibi konuşmasını da taklit edebildikleri için olmalı, bir fıkra dampingi vardır.
* * *
Hayatı açık denizlerde geçtikten sonra emekli olmuş yaşlı bir gemicinin, küfürbaz mı küfürbaz bir papağanı varmış.
* * *
Bir gün bir rastlantı, emekli yaşlı gemici; papağanı da olan genç bir imamla tanışmış,
Bir süre havadan sudan konuştuktan sonra, laf dönmüş dolaşmış papağanlara gelmiş.
* * *
Yaşlı gemici:
-Benim papağanım, demiş; çok küfürbaz. Benimle açık denizlerde dolaşırken, sadece tayfaların küfürlerini öğrendi. Herhalde sizin papağanınız öyle değildir.
* * *
Genç imam:
-Benimkisi sadece dua bilir, demiş; istersen seninkini de onun yanına koyalım, denizci küfürlerinden kurtulup, geleneklerimize göreneklerimize uyum sağlamayı öğrensin biraz da...
* * *
Gemicinin küfürbaz papağanını, imamın dualar edip duran papağanının kafesine koymuşlar.
* * *
Küfürbaz papağan, dualar eden papağanın dişi olduğunu görünce:
-Hey buraya bak aptal kız, demiş; var mısın bir güzel sevişerek hayatın tadını çıkarmaya?
* * *
Dişi papağan da kızararak:
-Elbet de varım, demiş; şimdiye dek, ne diye o kadar dua ettiğimi sanıyorsun ki?
* * *
Adamın biri, caddelerde dolaşırken bir kuşçu dükkânına rastlamış.
Vitrindeki bir kafesin içinde bir papağan, harika şarkılar söylüyormuş.
Ancak kafesin içinde, tüyleri dökülmüş, bir gözü kapalı, gagası kırık, sıska mı sıska bir kuş daha varmış.
* * *
Adam girmiş dükkândan içeri:
-Şu vitrinde şarkılar söyleyen papağanı almak istiyorum, demiş.
* * *
Satıcı:
-Efendim, demiş; o papağanı, kafesinin içindeki öteki kuşla birlikte satabilirim size...
-Sadece papağanı istiyorum ben; ne diye alayım ki yanındaki o berbat şeyi?
* * *
Dükkânın sahibi:
-İsteğinize karşı çıkmak istemem ama, demiş; sadece papağanı alır da, yanındaki kuşu almazsanız; eve gittiğinizde büyük bir hayal kırıklığına uğrarsınız sonra...
* * *
Papağanı tek olarak isteyen adam:
-Peki ama neden, diye sormuş.
-Çünkü efendim, beğendiğiniz papağan güzel şarkılar söylüyor ama; asıl kompozitör, yanındaki o gariban kuş...
* * *
Liseden sınıf arkadaşım Hüsnü Kalafat’tan da bir fıkra:
Temel Reis, Kalamış kıyılarında; müşterilerin medya gündeminin çok dışında, kendilerine özgü bir hayatı değerlendirdikleri bir kafeteryadan çıkar çıkmaz, plakasında “61” yazan bir kamyonla karşılaşmış.
* * *
Ve hemen kamyon şoförünün yanına koşmuş:,
-Uşağum, sen Trabzon’dan mu geldun, demiş.
-He...
-Ula uşağım, ha pu lastikleri Trabzon’da mu şüşurdun?
-He...
-Ula uşağım, aç o lastigun sübabini da, biraz seçim havasu alayum...
* * *
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:
-Hoca, sence kim yüzsüzdür, kim iki yüzlü?
* * *
Hoca:
-Şimdi seçim yasakları var, demiş; yanıtını ancak öbür gün verebilirim.
* * *
Hava da sıcak mı sıcak; yazı bittikten sonra, bilmem ki ne yapsak?