BEKTAŞİYE sormuşlar:
- Baba erenler, söyle bakalım, seçimlerden pörsük çıkmış parti liderlerinin demeçleri neye benziyor?
- İçindeki bilyanın yarısı kırılmış bir düdükle tren kaldırmaya çalışan, eski zamanlardaki bir gar şefinin çevresindekilerle tartışmasına benziyor. Çevresindekiler:
"- Senin düdük bozulmuş; çaldın çaldın ama tren bir türlü kalkamadı, diyorlarmış. Gar şefi de:
"- Düdük tümden bozuk değil canım, sadece içindeki bilyanın yarısı kırılmış. O zaman da mantıksal olarak trenin yarısının kalkmış olması gerek, bunu reddetmeye olanak var mı, diyormuş...
Rivayete göre tartışma hâlâ sürüyormuş.
***
Seçimleri kaybetmiş bir aday, mutfaktaki karısının isteği üzerine, salonda oturmuş bezelye ayıklıyormuş.
O sırada kapı çalınmış ve bir arkadaşı gelmiş. Bir de bakmış ki talihsiz dostu, ellerinde boks eldivenleri, bezelyeleri öyle ayıklamaya çalışıyor.
- Yahu birader, demiş, sende gerçekten saçmasapanlığı yaratma dehası var; hiç bezelye boks eldiveniyle ayıklanır mı? İnsan doğrusu merak ediyor, senin gibi biri, acaba yatakta da nasıl sevişiyor, diye...
Eski aday:
- Nasıl olacak canım, demiş, herkes gibi işte. Hamak bir salıncağın üstünde ve ayakta...
***
Bir politikacı:
- Bütün politikacılar yalan söyler, demiş.
Politikacı doğru söylemiş.
Madem politikacı doğru söylemiş, öyleyse bütün politikacılar demek ki, yalan söylemiyormuş.
Bütün politikacılar yalan söylemediğine göre, demek ki "hepsi yalan söyler" diyen politikacı da, yalan söylemiş.
Politikacının bizzat kendisi de yalan söylediğine göre, "hepsi yalan söyler" diyerek, demek ki doğru söylemiş.
Madem doğruyu söylemiş, demek ki hepsi yalan söylemiyormuş. Hepsi yalan söylemediğine göre, demek ki yalan söylemiş. Yalan söylediğine göre...
Delinin pösteki saymasına benzeyen bu tekerleme hakkında da karar vermek, yine vatandaşlara düşüyor; biraz düşünsünler bakalım:
- Bütün politikacılar yalan söyler mi, söylemez mi?
***
Bekri Mustafa'ya şöyle bir fıkra anlatmışlar:
Yeni seçilmiş bir belediye başkanı, muhallebiciye gitmiş...
Garson:
- Emriniz, diye sormuş.
- Bir tavukgöğsü getir.
- Dondurmalı mı olsun?
- Hayır, sutyenli olsun.
Ve sormuşlar Bekri'ye:
- Sence başkan acaba hangi partidendi?
Bekri:
- Valla bilemem, demiş, iktidar partisinden de olabilir; vaktiyle sansürcülüğe pek meraklı başka bir partiden de... Malum ya, bizde zaten demokrasi de, oldum bittim hep tavuğa benzer; diriyken özgürlük adına sadece kıçı görünür; kesilip yolununca da, özgürlük adına sadece ölüsü...
***
Seçimlerden yenik çıkmış bir partinin önde gelen iki üyesi konuşuyorlarmış.
Biri:
- Doğum gününde genel başkanımıza telgraf çektin mi, diye sormuş.
Öteki:
- Hayır ama anasına çektim, demiş.
- Anlamadım, ne diye anasına çektin yani?
- Daha uğursuzunu doğuramazdınız, diye...
***
Son seçimlerden sonra, kimin nasıl isterse öyle yorumlayabileceği bir fıkra:
İki domates yürüye yürüye caddeden geçerlerken, bir kamyon ezivermiş birini. Öteki zor atmış kendisini kaldırıma ve bağırarak teselli etmeye başlamış arkadaşını:
- Üzülme, fena mı, ketçap oldun işte...
***
Necdet Rüştü'den bir dörtlükle bitirelim yazıyı:
Yüzüne vururlar aybını elin,
Hiç kendi suçunu gören olur mu?
Kabahat kız olsa, etseler gelin,
Acaba gerdeğe giren olur mu?