‘Beni seviyor değil mi?’

31 Ekim 2008

“Beni seviyor değil mi? Beni sadece iki kere gördü!”
17 yaşındaki bir kıza evlendirileceği söylendiğinde, başına geleceklerden habersiz, heyecanla kurduğu ilk cümleler bunlar...
18. yüzyılın sonunda, Georgiana Spencer, İngiltere’nin en güçlü ve zengin adamlarından Devonshire Dükü ile evlenir. Fakat erkek çocuk baskısı, kocasının tuhaflıkları ve arkadaşı Bess, genç kadının hayatını karartır.
Amanda Foreman’ın ‘Georgiana, Duchess of Devonshire’ isimli ödüllü kitabından uyarlanan The Duchess - Düşes, Georgiana’nın gerçek hayat hikâyesini anlatıyor. Baba tarafından Lady Diana ile akraba olan Düşes, halkın üzerindeki etkisi ve evliliğindeki benzerlikler dolayısıyla zamanının Lady Diana’sı olarak adlandırılıyor.
Filmin başrolünde, son zamanlarda çekilen, eski dönem İngilteresi filmlerinin değişmeyen ismi Keira Knightley var. Aynı tip rollerle kendini tekrarladığı düşünülebilirse de Knightley, rolünün hakkını yine fazlasıyla veriyor. Başka bir oyuncu ile riske girmek istemeyen yapımcıların yüzünü de kara çıkarmıyor. Dük Ralph Fiennes ise donukluğunu, umursamazlığını ve sevgisizliğini yansıtmada biraz Amon Goeth’ten çalsa da oyunuyla insanı kendinden nefret ettirmeyi başarıyor.
Fi

Yazının Devamı

İzleyin, jüri siz olun

24 Ekim 2008

Günlerdir yazılıyor, çiziliyor, konuşuluyor... Nuri Bilge Ceylan, Üç Maymun gibi nitelikli bir film çeksin ve Altın Portakal Film Festivali’nde sadece ses efektleri ile diğer filmler arasından sıyrılsın. Olacak iş değil. Üç Maymun’un en iyi film seçilmemesinden, kusursuz bir yönetmenliğin görmezden gelinmesinden önce, itirazım diğer ödüllerde Üç Maymun’un es geçilmesine. Üç Maymun’u beğenmeyenler, aldığı övgülerin abartıldığını düşünenler olabilir fakat Portakal’a aday 16 filmin içinde gerek teknik gerek oyunculuk olarak çok öne çıktığını görmek zor değil. Bu arada En İyi Yönetmen ödülünü alan Derviş Zaim’in Portakal’ı hak etmediğini düşündüğümü sanmayın. Zaim, gerçek bir usta olduğunu Nokta ile bize tekrar gösteriyor.
Üç Maymun bu hafta Türk seyircisinin karşısına çıkıyor. Mutlaka seyredin. Önümüzdeki aylarda bir festival jürisinin dikkatini çekmemesi imkansız olan Reha Erdem’in Hayat Var’ı ve Yeşim Ustaoğlu’nun Pandora’nın Kutusu’nu da mutlaka seyredin. Bakalım siz ne düşüneceksiniz...
Gelelim Üç Maymun’un hikâyesine...
Seçimlere hazırlanan bir politikacının şoförlüğünü yapan Eyüp, patronunun işlediği bir suçu üstlenip hapse girer. Karısı Hacer ve oğlu İsmail’e uzaktan

Yazının Devamı

Hayatta ikinci perde

17 Ekim 2008




Diane Lane ve Richard Gere, üçüncü kez beyazperdede bir araya geliyor. İlk olarak 24 yıl önce Francis Ford Coppola’nın The Cotton Club filminde iki âşığı oynayan ikili, 2002 yılında Unfaithful’da yine bir çifti canlandırmıştı. Bu hafta ise Lane ve Gere, romantik bir dram olan Nights in Rodanthe - Sevgi Fırtınası’nın başrollerinde yine iki âşık olarak karşımıza çıkıyor. Film, The Notebook, Message in a Bottle, A Walk to Remember gibi sinemaya uyarlanmış, çok satan eserlerin yazarı Nicholas Sparks’ın romanından yola çıkılarak çekilmiş. Filmin yönetmeni George C. Wolfe, iki Tony Ödülü sahibi bir tiyatro yönetmeni ve yazarı. Wolfe, ilk yönetmenlik denemesi için “Sevgi Fırtınası, hayatlarında bir ikinci perde olduğunu keşfeden insanlar hakkında bir film” diyor. Richard Gere ise filmi “Yetişkinler için bir aşk hikâyesi” olarak açıklıyor.
Evliliği iyi gitmeyen Adrienne, yanlız bir hayata alışmaya çalışırken kocasının eve dönmek istediğini öğrenir. Onu geri kabul edip etmemek arasında kalan Adrienne, bir arkadaşının Rodanthe’teki otelini hafta sonu için idare etmesi yönündeki ricasını bir kaçış ve düşünme fırsatı olarak görür.
Tatil sezonu bitiğinden otelin bir tek konuğu

Yazının Devamı

Olağandışı bir aşk üçgeni

10 Ekim 2008

İkisi kız biri erkek, üç eski arkadaş düşünün... Erkek ve kadınlardan biri evleniyor. Bir zaman sonra erkek ve diğer kadın arasında bir ilişki başlıyor. Ve adamın karısı farkediyor...
Böyle bir durumda, hem arkadaşı hem de kocası tarafından aldatılan kadın ne yapar? İkisine de ateş püskürür! İkisini de hayatından çıkarır.
Yönetmen Erden Kıral’ın bugün vizyona giren, önümüzdeki hafta Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yarışacak olan yeni filmi Vicdan’da hiç de öyle olmuyor. Filmdeki aşk üçgeninin hikayesi, tahminlerimizin tamamen dışına çıkıyor: İki kadın bir olup “Hayvan herif!” diyerek adama karşı cephe alıyorlar.
Bu tuhaf ilişkiyi Erden Kıral “Bu öykünün ezberi bozuk” diye tanımlıyor.
Gördüğü bir kiremit fabrikasından çok etkilenen Kıral, orada geçen bir film çekmeye karar vermiş. Daha sonra bir üçüncü sayfa haberi ve kiremit fabrikasında çalışmış olan Hasan Özkılıç’ın iki öyküsünden yola çıkarak

Yazının Devamı

Teknoloji nereye kadar?

3 Ekim 2008




“1975 yılında Spielberg’in başyapıtlarından Jaws’ı izleyenlerin okyanusa girmeye korkması gibi günümüzde insanların cep telefonlarından tedirginlik duyacağı bir film yapmak istedik” diyor Eagle Eye-Kartal Göz’ün yapımcısı Alex Kurtzman. Haftanın yeni gelenlerinden Kartal Göz, bir Steven Spielberg projesi. Fakat usta yönetmen, Indiana Jones’un çekimlerinden dolayı filmi D.J. Caruso’ya emanet etmiş. Başrolde geçen yıl D.J. Caruso ile Disturbia-Şüphe’yi çeken ve son olarak Spielberg projeleri Transformers ve Indiana Jones’ta seyrettiğimiz Shia LaBeouf var.
Jerry Shaw, Hava Kuvvetleri’nde subay olan, ikiz kardeşi Ethan’ın bir araba kazasında öldüğü haberini alır. Jerry, cenazaden sonra hesabında 750 bin dolar yatırıldığını ve evinin terörist malzemelerle doldurulmuş olduğunu fark eder. Kısa süre içinde FBI tarafından tutuklanan Jerry’nin sorgu odasında cep telefonuna garip bir çağrı alır. Tanımadığı bir kadın sesi talimatlarına uyması gerektiğini söylemektedir. Diğer yandan, Rachel Holloman da,

Yazının Devamı

Ken Loach’un ‘özgür dünyası’

19 Eylül 2008



Geçtiğimiz senenin Altın Aslan adaylarından, İngiliz yönetmen Ken Loach’un son filmi It’s a Free World - İşte Özgür Dünya, bu hafta gösterime giriyor. Altın Aslan’ı alamayan ama Venedik’ten iki ödülle dönen filmde Loach, yine toplumsal sorunlarla ilgileniyor, yasadışı göçmen işçilerin hayatına değişik gözlerden bakıyor. Film Londra’da geçiyor. İşte Özgür Dünya, başrolündeki Kierston Wareing’in ilk sinema filmi.
Angie, Doğu Avrupa’dan gelen işçilere, İngiltere’de iş bulan bir şirkette çalışmaktadır. Genç kadın, günün birinde işten kovulunca, ev arkadaşı Rose ile aynı tipte bir şirket kurmaya karar verir. Londra’da kurdukları bu şirket, göçmenlere iş bulacaktır. Çalışmaya muhtaç bir çok göçmen şirketlerine başvurunca, Angie ve Rose bu işten çok para kazanabileceklerini anlarlar.
İşte Özgür Dünya, tekrar vizyona giren The Dark Knight ve animasyon Aslan Kralın Oğlu Leo’yu saymazsak, haftanın tek yeni geleni. Gösterime

Yazının Devamı

Mulder ve Scully 6 yıl sonra iş başında

12 Eylül 2008




Mulder ve Scully korkunç devlet komplosunu durdurabilecekler mi? Hayatlarına sevgili olarak devam edebilecekler mi?
2002 yılında, The X-Files - Gizli Dosyalar dizisinin dokuzuncu sezon finalini izleyenler, akıllarında bu iki ana soru ile kalmıştı koltuklarında. O günden tam altı sene sonra, bu hafta sonu, sevgili ajanlarımız Mulder ve Scully ile tekrar buluşuyoruz.
Diziyi takip etmeyenler için kısaca bilgi vereyim: The X-Files, 90’lı yıllar boyunca yayınlanan, Fox Mulder ve Dana Scully adlı iki FBI ajanının paranormal olayları soruşturmalarını ve aralarındaki ilişkiyi anlatan beş altın küre ödüllü bir dizi.
The X-Files: I Want To Believe - The X-Files: İnanmak İstiyorum, 1998 yılında çıkan X-Files’dan sonra dizinin ikinci sinema filmi. Ajanları yine David Duchovny ve Gillian Anderson canlandırıyor. Film için kadroya katılan yeni isimler ise Amanda Peet, Billy Connolly ve ünlü rapçi Xzibit. Filmi yazan ve yöneten isim Chris Carter.

Yazının Devamı

Sanatçı katil!

5 Eylül 2008

Anamorfoz (Anamorphosis): Görme duyusuyla dolaysız olarak algılanamayan nesnelerin özel bir bakış açısından anlaşılabiliyor olması. 
Görsel sanatlarda ise Rönesans devri ressamlarının kullandığı bir teknik. Belirli bir bakış açısı dışında tam olarak algılanamayan, doğru noktadan bakıldığında ise gizli detayları yakalanabilen resimleme tekniği.
Haftanın gerilim filmlerinden Anamorph - Anamorfoz, işte bu teknikle birer sanat eserine dönüştürülen cinayetler zincirini konu alıyor. Yönetmen Henry Miller, öğrencilik günlerinde büyük bir müzede gece bekçiliği yapmış. Tablolar arasında geçen gecelerinin Anamorfoz’un hikâyesini oluşturmada yardımcı olduğunu söylüyor. Filmin başrolünde Scoot Speedman var.
Dedektif Stan Aubrey, beş sene önce araştırdığı korkunç cinayetlerin izlerini üzerinden atamamıştır. Korkuları ve psikolojik sorunlarıyla baş etmeye çalışmaktadır. Yeni bir cinayet serisi ortaya çıktığında, çözmesi için Stan görevlendirilir.  Dedektif  işin başına geçtiğinde yeni

Yazının Devamı