Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

deniz.bayramoglu@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

Ivy League diye bir şey var, eminim çoğunuz biliyordur. ABD’nin en iyi sekiz üniversitesinin oluşturduğu bir birlik. Başta bir spor birlikteliği olarak kurulan bu birlik şimdilerde akademik kalitenin de ölçüsü olarak görülüyor. Bu önemli çünkü burada yapılan işler, hem akademik hem sosyal anlamda, bir süre sonra norm haline gelebiliyor. Ivy League aynı zamanda kuruluş adına uygun şekilde bir spor platformu olarak da işlemeye devam ediyor.

Hafta içinde bu ligin yüzme bölümünde yapılan 500 metre serbest yüzüme yarışını Pennsylvania Üniversitesi adına yarışan Lia Thomas isimli bir yüzücü kazandı. Üstelik bu yüzücü en yakın rakibine de bayağı bir fark atarak kazandı yarışı.

Haberin Devamı

Thomas kendisine kadın diyen bir sporcu. Böyle söylemek zorunda kaldım çünkü hayatına Will Thomas ismiyle erkek olarak başladı. Uzun süre erkekler kategorisinde yarıştı. Ardından hormon tedavisine başladı. Sonra kadın olduğunu beyan etti ve kategorisi değişti.

Erkekler kategorisinde pek başarılı bir yüzücü değildi Thomas. Genel sıralamada 462. sırada yer alan bu sporcu kadınlar kategorisinde ise büyük farkla 1. sırada yer aldı. Takım arkadaşı kadınlar Thomas ile aynı soyunma odasını paylaşmaktan rahatsız olduklarını söylüyorlar. Çünkü Thomas hâlâ erkek cinsel organlarına sahip. Hâlâ kadınlardan hoşlanıyor ve hâlâ bir kız arkadaşı var. Durumla ilgili şikâyetlerini dile getiren kadın yüzücülere antrenörlerinin verdiği cevap da ilginç: “Yapacak bir şey yok. Katlanacaksınız.” Üstelik bu tutum okulun genel tavrını yansıtıyor. “Lia kendisini iyi hissetsin diye okul her şeyi yapıyor ama bu arada biz kadınların neler düşündüğünü ve hissettiğini umursayan yok” diyor kadın yüzme takımındaki kadınlardan biri.

NCAA yani ABD’nin üniversite spor federasyonu bir süredir bir yıl boyunca hormon tedavisi gören herhangi bir sporcunun herhangi bir spor dalında hedeflediği kategoride yarışmasına izin veriyordu. Yakın zamanda bu politikasını değiştirdi ve trans sporcularla ilgili kararı her bir spor dalının kendi ulusal federasyonunun vermesi gerektiğine hükmetti. Yani mesela halter müsabakalarında bir trans sporcunun yarışıp yarışamayacağına halter federasyonu karar verecek. Halter demişken Laurel Hubbard isimli atlet 2021 yaz olimpiyatlarında halter dalında yarışan ilk trans atlet oldu. Yeni Zelanda adına yarışan atlet 20’li yaşlarına kadar erkekler kategorisinde yarıştıktan sonra sporu bırakmış. 15 yıllık bir “geçiş” döneminden sonra yeniden spora başlamış ve. Olimpiyat komitesinden de onay almış.

Haberin Devamı

Trans bireylerle ilgili gelişmeler bu kadarla sınırlı değil. Örneğin Kanada’da kadın olduğunu beyan eden transları -Thomas gibi hâlâ erkek vücuduna sahip oldukları için- kabul etmeyen sığınma evlerine devlet yardımları kesiliyor. ABD ve Avrupa’da kadın tuvaletlerinde, mealen, “trans bireyler de burayı kullanabilir. Onlara dik dik bakıp rahatsız etmeyin. İşinize bakın ve gidin” yazılı afişler sıklıkla görülmeye başladı. Benzer işler ülkemizde de oluyor. Mesela bir hijyenik ped markası kadın demek yerine “regl olanlar” demeyi tercih ediyor ve bunu da kapsayıcılık adına savunmaya devam ediyor. Adında kadın olan bazı dernekler ya da feminist olduğunu söyleyen kimi STK’lar yine kapsayıcılık adı altında trans bireyler lehine “alanı genişletirken” kadınlar için alanı daraltmakta bir sorun görmüyor. Bu konuyla ilgili olarak “ama kadınlar” filan demeye çalışanları ise küfürle, tehditle, baskıyla ve en korkuncu da iptal kültürüyle” hayatın her aşamasında silmeye kalkıyorlar.

Haberin Devamı

Bunun sadece bugün hayatta olanlar için değil aynı zamanda tarihi kişilikler için de yapıyorlar. Yazarlar, bilim insanları hatta XX ve XY kromozomlarını bulan Nettie Stevens gibi isimlerin çalışmaları bile kütüphanelerden kaldırılıyor.

Ben bu tartışmanın neresindeyim diye sorarsanız tek bir yanıtım olur, “Hiçbir yerinde değilim”. Çünkü kendisi de çok yeni bu tartışmayı henüz anlama aşamasındayım. Okuyorum, soruyorum, günlük haberleri takip ediyorum. Mesela LGBTI kısaltmasının son halini merak ettim karşıma “LGBTTQQIAAP+” çıktı.

Özetle, şu ana kadar gördüklerim de pek iç açıcı değil. Elbette hiçbir insan cinsel kimliği ya da yönelimi nedeniyle ayrımcılığa ve baskıya maruz kalmamalı. İyi de bunu savunurken kadını yok saymak ve hatta kadın düşmanlığına varacak bir dil ve tutum geliştirmek, ”Ama kadın da var” diyenleri faşistlikle suçlamak; işte bu bana çok ürkütücü geliyor. Abarttığımı sanıyorsanız size sosyal medyada bu konuyla ilgili tartışmaları takip etmenizi öneririm. Özellikle de Twitter’da. Hakaret, aşağılama, isim takma... Bir ölüm tehdidi eksik diyecektim ki maalesef o bile çıktı karşıma. Elbette translar vardır. Hadi bununla yetinmeyelim, “LGBTTQQIAAP+”lar da vardır.

Peki kadın?

Hakikaten kadının adı yok?