Not 1 - Burası Afganistan ya da Irak değil.
Bunlar “nispeten” Batılı insanlar.
Avrupa’da bir kente seyir füzesi atılıyor.
Sarışın, mavi gözlü insanlar bunlar.
Her gün sokaklarda rastladığımız bizim gibi insanlar.
Burası gelişmekte olan bir ülke değil.
Bu sözleri Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sırasında Ukrayna’dan ya da sınırdan yayın yapan Batılı gazeteciler canlı yayınlar sırasında söyledi. Bunlar basit birer dil sürçmesi değil elbette. Bunlar “Freudyen dil sürçmeleri”ndeki gibi kompleks dil sürçmeleri de değildi. Kısacası, bu sözlerin hiçbiri dil sürçmesi değildi.
Not 2 - Savaştan kaçmaya çalışan binlerce insan özellikle Polonya sınırına yığılmış durumda. Polonyalı yetkililer sadece Ukraynalıların geçmesine izin veriyor. Savaştan kaçan Hintli ve Afrikalılar için böyle bir imkân yok ama. Onları almıyorlar. Zaten Afrikalılar ve Hintliler oraya kadar gelemiyor bile. Çünkü bindikleri trenlerden Ukraynalı Neo-Nazi gruplar ve hatta resmi kolluk güçleri tarafından zorla indiriliyorlar. İnmeyenler dövülüyor veya silahla tehdit edilerek atılıyor. Çünkü Ukrayna’daki Nazilere göre yaşama hakkı olanlar sadece Ukraynalılar. Sınırın diğer tarafından da durum farklı değil. Mesela anlıyoruz ki birçok Batılı ülkeye göre sarışın, mavi gözlü ve Hıristiyan olsalar bile Ukraynalılar ancak “nispeten” Batılı sayılmalı. Çünkü en azından orası Irak ya da Afganistan değil. Doğu değil yani, nispeten Batı.
Not 3 - Hatırlar mısınız bilmem, bahsedilen Polonya sınırında daha birkaç ay öncesine kadar Kuzey Irak’tan kaçan Kürt sığınmacılar vardı. Belarus ve Ukrayna üzerinden Polonya’ya yani Avrupa’ya, Batı’ya geçmeye çalışıyorlardı. Geçişlerine izin yoktu elbette. Soğuktan donarak üçer üçer, dörder dörder ölüyorlardı. Çünkü sarışın, mavi gözlü ve Hıristiyan değillerdi. Nispeten bile Batılı sayılmıyorlardı.
Not 4 - Gerçi sınırlar ve sığınmacılar konusunda komşumuz Yunanistan’ın tutumunun yanında bunlar ayrıntı kalacak kadar ufak. Çünkü onlar Suriyeli göçmenlerin soğuktan ölmesini beklemiyor. Botlarını patlatarak süreci hızlandırma yoluna gidebiliyor. Bu arada tabii Polonya sınırında da işler Ukraynalılar için kolay değil. Başta Almanya olmak üzere tüm fuhuş sektörü sınıra yığılmış durumda. Ukraynalı kadınlara fuhuş ve porno sektöründe çalışmaları karşılığında barınak ve maddi imkân vadediyorlar.
Not 5 - Bu arada elbette Türkiye’nin Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı, Pakistanlı, Afrikalı ve diğer sığınmacıları kabul etmesi konusunda böyle bir durum yok. Dünyanın her yerinden sığınmacılar rahatlıkla ülkemize girebiliyor. Otobüsle, gemiyle uçakla... Hatta yürüyerek. Doğu sınırlarımızda kar kalktıktan sonra donmuş cesetleriyle karşılaşıyoruz bazen. Sonuç olarak, Türkiye’deki kayıtlı kayıtsız toplam mülteci sayısının 8.5 milyona ulaştığı tahmin ediliyor. Kabaca 85 milyonluk nüfusun yüzde 10’u mültecilerden oluşuyor yani.
Not 6 - Bu arada Rusya’nın Ukrayna saldırısı “propagandanın” önemini yine hatırlattı. Doğru ve güvenilir haberin ne kadar hayati olduğunu gösterdi. Hani bunu hep biliyorduk da Bolu’nun Mudurnu ilçesi Ordular köyünde kedisiyle birlikte yangından kurtarılan 83 yaşındaki Ali Meşe’yi sosyal medyada evi Ruslar tarafından bombalanmış bir Ukraynalı olarak görünce bir kere anladım önemini.
Not 7 - İptal kültürü diye bir şey var. Özetle, bir grubun bir kişi ya da grubu organize bir şekilde hayattan silmesi anlamına geliyor. Yazı yazması, konuşması, çeşitli yollarla engelleniyor. Bunu şimdiye kadar daha çok sivil toplum alanında görürdük. Şimdi ise uluslararası politikanın bir parçası olarak çıkıyor karşımıza. Batı’nın Ukrayna işgaline verdiği tepki yer yer bizdeki “portakal bıçaklama” hadisesini aratır nitelikte olsa da genelde gördüğümüz durum tam bir iptal kültürü örneği. Rus olan her şeyi silmeye çalışmak ve bunun bunca kabul görmesi de neyin nesi? Şefi orkestradan atalım, Çaykovski çalmayalım, Tolstoy, Dostoyevski okumayalım da... bari Rus kedilerini rahat bırakın!
Not 8 - Savaşa hayır diyorum hep. Çünkü “Bir ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe savaş cinayettir.” Ama savaşa “hayır” demek yetmiyor bugünlerde maalesef. Çünkü muhakkak “bir yerlerci” olmanız gerekiyor. Hele de süreçleri açık ve şeffaf ortaya koymaya çalışınca. Herkes kendi tarafının tezine uygun gerçeklerle ilgileniyor çünkü. Söyledikleriniz o tezle çelişiyorsa da duruma göre Rusçu ya da NATO’cu olabiliyorsunuz. Ben NATO’ya da Rus yayılmacılığına da karşıyım demek yasak gibi. Bu da ilginç elbette.
Özay Şendir
Şehidini bırakmayan ordu...
7 Temmuz 2025
Tunca Bengin
Ateşkes diyeceğine katile dur de...
7 Temmuz 2025
Cem Kılıç
Unutulan aylık 5 yıla kadar alınabiliyor
7 Temmuz 2025
Didem Özel Tümer
Hızlı hafta, kritik temmuz, sıcak yaz
7 Temmuz 2025
Abdullah Karakuş
Vatikan mesajları ve Papa’nın Türkiye ziyareti
7 Temmuz 2025