DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ gibi adayların açıklanması gecikti. Partilerin bazıları etap etap isimleri kamuoyuyla paylaşırken; İzmir’le ilgili kararı en sona bıraktılar. Öyle gözüküyor ki, isimleri tam olarak bilmemiz ocak ortalarını hatta son haftasını bulacak.
Olacak iş mi?
Türkiye’nin üçüncü büyük kentinin adaylarını sayılı günler kala öğreneceğiz. Geçen seçimlerde olduğu gibi...
Peki bu adaylar bize ne anlatacak, hangi projelerini tanıtacak? Geceden sabaha belli olan isimler daha önce bir hazırlıkları yoksa televizyonların, gazetelerin, halkın karşısına çıktıklarında neler söyleyecekler?
Büyük bir ihtimalle genel siyaset yapacaklar.
AKP’nin adayı...
AKP’nin Türkiye’yi ne kadar iyi yönettiğini anlatacaktır; Başbakan’ın dediği gibi AKP’li belediyecilik anlayışını öve öve bitiremeyecekler.
* * *
CHP’nin adayı...
Belki CHP’nin bir avantajı olabilir.
Mevcut belediye başkanı Aziz Kocaoğlu’yla yola devam edilecekse bugüne kadar yaptıklarını anlatacaktır, devam eden projelerden bahsedecektir.
Kocaoğlu’nun olmaması halinde ise kim gelirse gelsin, karşısındaki AKP’li başkan adayının stratejisine uygun bir hareket planı çizmek zorunda kalacaktır.
Bu süreçte en net ve şeffaf olan MHP oldu.
MHP’nin adayı Müsavat Dervişoğlu aylar öncesinden belli oldu ve çalışmalarına o günlerde başladı. O yüzden Dervişoğlu’nu iyi izlemek gerekiyor.
AKP’nin garanti gördüğü yerlerden MHP sürprizi çıkabilir. ANAP’ı, Demokrat Parti’yi de yazmak istiyorum ama her iki partide de istediğimiz hareketlilik yok. Bu partilerde hesaplar seçim sonrasına bırakılmış gibi gözüküyor.
* * *
Türk siyasetinin temel yanlışı buradan kaynaklanıyor. Hep kısa vadeli düşünülüyor.
İzmir gibi büyük şehirlerin artık beş yıllık planlara ihtiyacı yok. 20 yıllık, 50 yıllık büyük yatırımların düşünülmesi, planlanması gerekir. Seçilecek başkanın suyla, çöple, park, bahçeyle değil; İzmir’i dünya kenti yapabilecek uluslararası çapta konuşturacak projeleri İzmirlilere sunması gerekir.
Bu nasıl olacak?
Ocakın sonunda belli olan isimlerle mi?
Kimse kusura bakmasın, bu siyaset anlayışı eninde sonunda iflas edecektir.
O yüzden Mart 2009, genel başkanlar tarafından yerel değil, bir genel seçim havasında sunuluyor. Seçmenin adayı değil, parti tercihi yapması isteniyor. Oyunuza sahip çıkın.
Yaşadığınız kentin geleceği için oy kullanın.
Çakmur, DSP’yi düşünür mü?
CHP’DE isim açıklanmamış olmasına rağmen kimin, kimlerin olabileceği ya da olamayacağı netleşmiş gibi gözüküyor.
Kamuoyunun genel görüşü Aziz Kocaoğlu’nu bir adım öne çıkarıyor.
Ama her zaman söylüyorum.
Siyasette bir hafta bile uzundur.
Hele hele bu günlerde saatleri iyi hesaplamak gerekir. Eski başkanlardan Yüksel Çakmur aday adaylığını açıklamadı ama adaymış gibi çalışıyor.
Bu son gelişmelerden Çakmur ve yakın çevresinin rahatsız olduğu söyleniyor.
Çakmur’un, “Geçen seçimlerde Ahmet Piriştina’nın karşısına çıkıp sosyal demokrat oyları böldürmedim. Fedakarlık yaptık, 2009 Mart’ı için bu jestimiz hesap edilmeliydi” diye konuştuğu kulislere yayılmış durumda.
CHP’nin akil adamlarıyla bunu konuştum.
Onlar da şöyle bir yorum yaptılar:
“Yüksel Çakmur’un İzmir’e büyük katkıları olduğunu biliyoruz. Çakmur sevilen bir isimdir. Adaylık herkes gibi onun da hakkıdır. Aziz Kocaoğlu kamuoyuna verdiği sözü yerine getirdi ve aday adayı olduğunu kamuoyuna açıkladı. Çakmur’un da böyle bir niyeti varsa aday adaylığını açıklayıp seçim yarışına girebilirdi...”
CHP teşkilatında genel görüş böyle...
Gelelim bir başka konuya...
DSP’ye... DSP İzmir’de ilçe belediyelerle ilgili adaylarını açıkladı. Büyükşehir için ise son dakikaya kadar bekleme kararı aldı. Çakmur’un yakın çevresinin de DSP’den aday olması konusunda baskı yaptığı konuşuluyor. Çakmur, “Evet” der mi? 2004’deki şartlar bugün için de geçerli mi, değil mi?